Çok şey değişti Büşra. Hatta o eski senden eser kalmadı neredeyse. Hamurun tam yoğrulmadı, körpesin daha. Yavaş yavaş hazırlanıyorsun hayata. Kendine yetmek istiyorsun, düzen kurmak, istediklerini yapmak, yeterince özgür olmak istiyorsun. Annenin ve babanın yanındasın hâlâ. Onlar istediği kadar düzenli ve onlar istediği kadar özgürsün. Âsi olmak istemiyorsun ama rahat da olmak istiyorsun. Maalesef güçlü değilsin ve maalesef cesur değilsin. Şimdi, bugün durmuş neyi düşüneceğini ve ne yapacağını hiç bilmiyorsun. Sanki hayatın senin değil de bir başkasının, sanki sen kendin için değil de başkaları için doğdun ve sanki sen koca bir boşlukta sadece bir hiçliği yok yere dolduruyorsun. Gençsin, güzelsin, bedenin diri ama ruhun yorgun, zihnin tedirgin ve çeşitli düşüncelerle dolu. Korkuyorsun. Belki bir Dostoyevski olamayacaksın, belki bir Tolstoy ya da Özdemir Asaf olamayacaksın, belki Büşra Yeşildemir olamayacaksın. Bir hiç olarak yaşadın ve bir hiç olarak öleceksin diye ödün kopuyor. Buna rağmen ne bir çaba sarf ediyorsun ne de tembellikten geri duruyorsun. Hayatını olmasını istediğin yöne doğru eğit. (Bunu söylemek çok kolay.) Bir şeyler bekliyorsun, farkındayım. Beklediğin şey bir umut, bir yardım, keşfedilmek fakat bu çok zor Büşra. Sen hiç yeterince şanslı değildin ama fazlaca şanssız da sayılmazsın. Yine de yolun sonunda ya da biraz daha ilerisinde küçük de olsa bir ışık bekliyorsan maalesef beklediğini bulamayacaksın. Kendin yakmadığın bir mumun ışık saçmasını bekleyemezsin. Görüyorsun ki zaman çok hızlı geçiyor. Kimi zaman ayak uyduramıyorsun, kimi zaman tökezliyor ve yorulduğunu fark ediyorsun. Hatta kimi zaman umutların ve heveslerin öyle keskin sona eriyor ki dün deli gibi istediğin şeyin bugün adını bile duymak istemiyorsun. Bugün biz 23 yaşındayız daha çocukken merak ettiğimiz ve heyecanla hatta sabırsızlıkla beklediğimiz yaştayız. Herkes bir şekilde bir şeylere çabalıyor. Bu mühim değil, onlarla yarışmıyorsun, onlarla aynı çatı altında yetişmedin ve onlar gibi değilsin. Özel biri olduğunu zannediyor olabilirsin ama hayır, özel biri de değilsin hatta normalin biraz daha altındasın fakat seni sen yapan da bu değil mi zaten? Tüm bunların farkında olmak. Peki ya neden çabalamıyorsun. Bir masada oturmuş bir şeyler karalıyor veya bir çekyata uzanmış bomboş şeyler düşünüyorsun. 'Ben bu muydum bu mu olmalıydım bilmiyorum ama hayat beni buna itti' diyerek kendini kandırıyorsun. Bir insanın kendisine yaptığı kötülüğü başka bir insan ona yapmaz fakat sana öğütler vermeyeceğim Büşra. Sana içindeki ışıktan veya oralarda bir yerde duran -varsa tabi- umuttan bahsetmeyeceğim. Seni kendinle yalnız bırakacağım. Hayatının akışını seyredeceğim ve kendini neler yaptığını izleyeceğim çünkü zaten ben senim. İçinde öldürdüğün, yok ettiğin kişiyim. Bambaşka birine dönüşmen senin suçun değildi ama buna razı olman senin suçundu. Şimdi ben sana ne diyeyim ya da ben bize ne yapayım bilmiyorum. Aslında ben bizimle ilgili hiçbir şey bilmiyorum ve hiçbir öngörüde bulunamıyorum. Umut etmek teselli vermek ya da iyi dileklerde bulunmak isterdim ama hiçbir çabası olmadan sadece zamanın geçmesini bekleyen sana sence ne diyebilirim ki... Hoşça kal.