öfkemiz mezarları deviriyorsa
geniş verandalar ruhlarımızı güneşe teslim ediyorsa
bilge bir kahin delilik nişanesi ile
sabitliyorsa ölümün gülümsemesini
tohumlarını yakalar bir gül Bir'gül.
annem beni dövüyorsa,
tersine akıyorsa geniş zamanlı kahkahalarımız
ve acıları çarmıha gerip sessizce yürüyorsak ölümcül kaprisler eşliğinde
mağlubiyetlerin bu uçuşmaları nereye Bir'gül?
artık dikine oynuyoruz, aralara kaçışlar da serbest
kendimize tutunacak bir dal arıyoruz,
arı peteklerinin arasından.
kamburun canı çıkacak, canına minnet insanlığın
zarlarla oynanıyor, içtimai muziplik sanatı eşliğinde
fısıldayan eski ölüler şimdi birer hilekar avcı
karışık düşünceler içerisinden bir lirizm kokteyli av saati
bir ölü şimdi ne kadar ciddiye alınabilir diye sorsak
hep bir ağızdan ''cenaze törenleri ciddiyet ister'' diye cevap veririz
atışlar serbest, kırılmaya birkaç insan seli uzaklığı
ve toplumsal düşüşler çok sert, metabolizmalar çok hızlı
mesafeler düşünen herkese tesadüfi buluşmalar düzenliyor
yürünen bu kalabalıklar bizi tenhalaşan yalnızlıklara çıkarmakta
şimdi uzun süren ölümcül konuşmalar,
başka başka duygusal sessizlikler,
peçeteler ile gizleniyor.
yok kere yokuz işte, orada değiliz artık
kapıların kilitlenmesi mühim değil de kafalar karışık
bu bahçenin güllerinde bir telaş var Bir'gül
bahçıvanlar da gülerken, gül ekerler mi?
yoksa ağıtı yakıp gülü mü soldururlar?
eğer bir ölüm çemberi kuşatıyorsa patika dağlarının bahçelerindeki gülleri
zihnimi harekete geçirip şehrin bahçelerine göğe uzanan güller dikeyim
o vakit yaşamak adına barış çığlıklarım ile türküler söyleyeyim
savaşa inat, ölüme inat!
şimdi aç karnına bir sigara yakıyorum Bir'gül
bu eğri ölüm sözcükleri, bu kitlesel gül yok oluşları
zoraki bir törpü gerektiriyor hassasiyetlerimize
ben her gün bir gül büyütüyorum, ölümün başucunda
şimdi niye hep bir ağızdan susuyoruz Bir'gül
bir su, kana kana akıyor düşüncelerin ağırlığında
hangi ara ölüme bu kadar yaklaştık, hangi ara gülleri bu kadar koparttık
müşterek bir dil üretiyoruz Bir'gül
sonra konusal ölümleri, konusal gülleri ve beklenen pazartesi günlerini yad ediyoruz
acıtmıyor ölüm içimi
ama şayet ölsek; güllere ve sana bir mahcubiyetimiz söz konusu olacak
bu sabah içimde, eylülün ılık ezgisinin ilk cumartesi gününe uyanmış tadı
ve ojeli ellerini dünya gözü ile incitmeden sevmenin telaşı var
zaman ihlal ediyor gülü, seni ve beni.
güllere iyi bak.
sen neler yapıyorsun?
ben düşüncenin buğusunda
yaşamak belki de sana doğru koşmaktır diyerek gül'üyorum/yaş'ıyorum.
ilker erol
2020-08-11T18:55:38+03:00Düşünceleriniz için çok teşekkür ederim.