Sus biraz, dinlen. Dinle!
Ölüme bayılmıyor yüreğim
Ölmeyi hiç istemez benliğim
Gerçekleri arayan ruhum,
Bilir, tek gerçek ve hakikati.
Ölüm. Var mı daha gerçeği?
Yoktur elbet. Olamaz zaten
Gerçekleri, kana susamış bir deli gibi,
Hırçın dalgalarla uğraşan bir kaptan,
Avını kurt gibi aç bekleyen bir kaplan,
Koşmuş da eli boş dönmüş aptal bir çita,
Şarabından içmiş, üzümünü yemiş,
Kadını sevmiş, düşünüp durmuş bir filozof,
Gibi, gibi, gibi, gibi! Arayıp durdum!
Ne peki? Nedir? Nedir söyle nedir?
Yok işte babacım ölümden dahası,
Yok be kardeşim ölümden âlâsı,
Vallahi de yok billahi de yok.
Yok abicim yok, ölümden daha gerçeği yok,
Dilimden düşmez aklımdan gitmez,
Derdimden kederimden değil,
Hayattan zevk almadığım için değil!
Arayıp arayıp başkasını bulamadığım için!
Aşk diyor. Al birini vur ötekine!
Bir düşü evirip çevirip, pullara, simlere,
Toz pembe boyalara batırıp çıkarırsan?
Kitapları, romanları onla doldurursan?
Şarkılara abartıp abartıp yazarsan?
Her baktığın yerde onu görmek istersen?
Yüreğini bağlayıp birine yanmasını izlersen?
Birine ölüp geberip o da seni sevsin istersen?
Ne yani gerçek mi olur şimdi aşk?
Aslında olabilir. Ama boş ver.
Boş ver işte...