Birinin ölümüne üzülmemizin, kendi ölümümüzden korkmamızın tek nedeni bir başlık altında toplanır esasında.
İhtimaller.
Yaşam devam ettiği sürece sonsuz derecede ihtimale açık bir şekilde devam eder. Ölüm bunların tamamının önüne set çeken bir bitirici olgudur. Kabullenmesi imkânsız, unutması gayet de mümkün, yokmuş gibi yaşaması kısmen mümkün bir olgu. Ama kabullenmesi gerçekten de imkânsız.
Hadi inandığınız şeyleri şöyle bir gözden geçirin, emin misiniz öldüğünüzde tam olarak öyle olacağına? İnandığınız şeyin tersine inananları düşünün bir de. Emin misiniz onların haksız olduğuna? Asla emin olamazsınız. Bireysel deneyimlediğiniz zaman ancak anlayacaksınız ölümü ve sonrasını.
Kötü birimiydi? Öldü…
Artık iyi birine dönüşme ihtimali kalmadı…
Yaptığı kötülükleri telafi etmeyi deneyemeyecek bile.
Fakir miydi? Öldü…
Artık bir gün zengin olma ihtimali kalmadı. Talih bir türlü yüzüne gülmedi işte.
Çok mu zengindi? Öldü…
Paraları yiyemeden gitti, belki hayalinde ne tatiller, ne sofralar, ne zevk-ü sefalar vardı yapamadı, eh kefenin de cebi yok.
Küs müydünüz ölenle? Barışma ihtimaliniz kalmadı.
Seviyordunuz da söyleyemiyor muydunuz? Ona yaptıklarınızdan dolayı pişman mıydınız? Gün gelecek ona gününü gösterecek miydiniz? Bunların hepsi geçti, gitti, bitti…
Sonsuz ihtimaller denizi kurudu, yaşadıkça değeceği ve değiştireceği tonlarca şey, etkileşime girebileceği sayısız insan, artık o ihtimallerden mahrum kaldı.
Ölenler öldü ve biz, bu yazıyı yazan ve okuyanlar…
Biz geride kaldık.
Bu yazıyı okuyan herkes öyle ya da böyle birilerinin geriye bıraktığı birisi ve biz geride kalanların da derdi “keşkeler’’
Keşke şöyle olabilseydi, keşke böyle olabilseydi. Dünya üzerinde keşkesi olmayan tek bir insan bile yoktur olmamıştır ve olmayacaktır. Çünkü sistem buna izin vermiyor. Ölerek son görevini ifa etmeden önce kişi mutlak ölmeyecekmiş gibi yaşamaya, etrafa umut saçmaya, hedefler planlar doğrultusunda hareket etmeye devam ediyor. Ölüm geldiğinde ise bize gerçekleşme ihtimali kalmayan keşkeler içinde boğulmak kalıyor. Debelenmek, unutmaya çalışmak, o ihtimalleri yok saymaya ve üstüne düşünmemeye çalışmak, “hayat devam ediyor.” tarzı mottolara sarılmak.
Ölüm bizi böyle boğuyor ya, elbet ölüm de bir sona varacak. Öldüreceği kimse kalmadığında…
Ölümü öldürebilir misiniz? Ölümü yenebilir misiniz? Peki yenmeli misiniz? Yenmeli miyiz? Kendi ölmediği sürece ölümü çok da sallamayan kitleler ölüm ve ihtimaller üzerine kafa yormaya bir başlayabilseler...
Sanırım sistem sadece o zaman yenilebilecek…