dimi ne güzel. evet ne güzel.
kalemin ağırlığını hissettin mi? eksik ne? biz şimdi neyi tamamlayacağız?
okurun elindeki anlam şemasına kelimelerin bu denli sıvışması... yok yok, tamı tamına oturması ne mucize ama. ortak noktadayız okur, zor günler geçiriyoruz. geçti geçti...
bu şekil sırtımızı sıvazlayacak, ki en önemlisi bizi yargılamayacak sıcacık bir el omuzlarınıza dokunduğunda o gözleri dolup için için hıçkırarak ağlayacak sen iyi toparladın geldin buralara. seni ben yargılayamam, hüznümü sıcak bir el olarak al. umutsuzluğu bir an olsun bırak kenera. kalmıyor dimi yerinde bok gibi alıp atanda o iğrenç kokusu, ha birde sildin temizledin sabun çamaşır suyunda yarım saat beklettin üstüne artık büştü o da yıldı, sen yılmadın acaba kaldı mı diye tekrardan kokladın. kaldı mı?
tekrar tekrar kaldı mı, yoksa gitti mi düşüncesi varlığından çok yoran bu. bize gelenlerin ardında bıraktıkları ömür boyu ardımıza baktıkca görmekten kaçamadıklarımız. söz gelimi sahi önüne ne zaman baktın? geçmişte dolanan ayakların kanıyor baksana. yahu ayağının altı kanıyor baksana.
boşa canını yakma, yapma. tutkulu dalgalar üstünde sörfyapmayi istemişsindir belkş bir zamanlar. istemediysende önemli değil ben istedim. uzunca süre iç çektim. bir süre sonra ulan ayaklarım olmadan ben bunu nasıl yapıcam dedim. kalktım kendimi sarım sarım sarmaladım. beni ben yapanı geri kendime armağan ettim.
tutkulu yanına ihanet etmenin cezası kırık camların üstünde yürünen yol. bazısı sürünerek bazısı kafasının üstünde. etme eyleme kendine. sıcak eline ihtiyacı olan var. en azından bir omuzda hissin kalsın. bir kişi daha kendini sarsın.
sanma yanan tek sen varsın,
kim ne sanarsa sansın,
olsun sen yine varsın.