Binbir kez sayılar adını geceler. Yine de şehrinin ışıklarına bile bakamam. Uzaksın çünkü bana. Kalbinle uzadı ayrılığımız. Gözümün yaşını dindirdim,yaktım anılarımızı, sildim içimi sıcacık yapan gülüşlerini, sildim tüm seni seviyorumlarını. Yaz günlerime nefes oldun ama kısımda güneş olmayacaksın gibi, belli. Ben bu kara kışa hiç bilmediğim bir şehirde tek başıma yenilecek gibiyim. Bu ayrılık diğerleri gibi değil. Yenecek gibi değilim. Şimdi, ey sevdiğim gönül! Benim çiçeklerim geçeli çok oldu. Bak, yapraklarım da dökülüyor. Sen en iyisi mi bambaşka bir şehirde, ılıman bir iklimde, çiçekleri solmayacak gibi görünen başka bir dala kon. Benim insafsız sevgim de olmayan yarınım da sensizmiş belli. Başka dudaklara fısılda seni seviyorumunu. Başkaları ev bilsin seni. Benim evim değil memleketim oldun bu saatten sonra. Ben de gurbetçi. Çok başka bir adamı ev bilirim ama nereli olduğum sorulursa düğümlenir boğazım. Hoşçakal. Senin beni avutacak tek bir 'Allahaısmarladık'ın yoksa bile hoşçakal. Ben sana yenildim, en çok senin kışında üşüdüm. En çok senin şehrinin sokakları acıttı ayaklarımı, en çok senin şehrinin kursakta kalan hevesleri ağlattı beni. Şimdi ikimiz de yolcuyuz. Yalnız ben memleket özlemiyle gidiyorum, seni bilemiyorum. Gidip dönememek, dönüp bulamamak var bu ayrılıkta. Kavusacaksak, her gözyaşım kalbindeki kuru çiçeklerin dibine düşsün. Biliyorum yeşermezler ama ben bir çocuk gibi yitmeyen bir hevesle, toprağın yağmura olan aşkıyla... Şimdi, şimdilik hoşçakal. Benim inancım hiçbir zaman bitmedi. Senin inancın kaldıysa bir damla, döndür benim çiçeklerimi hayata. Beni kendine döndür. Sensizken seninle olduğumdan daha iyi değilim çünkü.
On iki'den random bir 'on üç'e 4
Yayınlandı