Yalın ayak çizilmişti bu izler,
Heybelerde bir avuç toprak ve bir somun.
Duygulanışlardı aklın tetiği
Kadim mermiler kutsanmıştı asma bahçelerinde
Taşralı tevazular peyda olmuştu kentin silüetinde
Yıkanmıştı benzinle
Asırlık ilmikler dolanmış boyunlar,
Toy kız öpücüklerine uzanmıştı
Aralık, değildi bir uzaklık...
Dev köprü ayakları gibi ayrılmıştı bağlar
Koparılmıştı kökler, atılmıştı izbelere
Kurumuş bir telve gibi yapışmıştı boğaza
Ondan mutlak yılgınlık payandaydı hislere,
Düştüğü yerden doğruluyordu ki aşınsın dizleri
Patinaj bahşedilmiş kozmosun tozuydu,
Korkutmuyordu yuvarlanan taşları