Temkinli olmak hayatı kolaylaştırabildiği kadar sizi paranoyak da yapabilir. Malum sürprizlerle dolu olan bir süreç hayat dediğimiz. Rutin olarak devam eden ve olağan gördüklerimiz dışında gerçekleşen her durumu sürpriz diye nitelendirmek gayet mümkün.
Aynı zamanda ihtimaller denizi. Son nefese kadar devam eden bir satranç oyunu gibi, sonraki hamleler için plan yapmak gerekebilir. Ben de genelde bu ihtimalleri öngörebildiğim kadar planlar yaparım. Planlar diyorum kulağa çoğul geliyor evet ama b planım, her zaman a planını zorlamak, şeklinde cereyan eder. Öngöremediğim yerler içinse akışına bırakmak daha heyecan verici oluyor.
Neler öngörülebilir diye düşündüğümde fark ettim ki bazı ayrılıklar buna dahil. Peki burada uygulanacak b planım, yani zorlayacağım a planım ne kadar uygulanabilir. Öngörülebilir ayrılık ister istemez bir mesafe getirecek araya, görüşme konuşma sıklığı azaltacak, bir özlem nakşedecek bünyeye, kurulacak yeni düzenlerde yerinin olmayacağı aşikar ve belki tüm bunlar açık eksiltme usulü olacak. İnsanın en büyük laneti belki alışmak, alışamayacağı şey yok fakat buna maruz kalmak gerek, alışmaya çalışmak şnorkelle bataklığa dalmak gibi. Gözden ırak olan gönülden ırak olmuyor onu tecrübeyle biliyoruz, iş ki göz görmeyince gönlün götü başı dağıttığını bildiğimiz gibi. Ne kadar hazırlık yapılabilir buna, kendini alıştırabilmek ne kadar mümkün.
Ayrılıkların ani olanı daha makbulmüş onu fark ediyorum.
Neyse Attila İlhan'ın dediği gibi; "Bunca yıl sönmemiş umudum, nisan değilse mayıs, perşembe değilse pazar..."