İşte sadakat, bu sesin eşsizliğine bütün bu tabuların var olma amacı, tek bir an, öz bunu gerekli kılar, varlık şüphesiz itaat etmeli, sefil bir hayatın zirvesi budur, o anda duyabileceğin tek bir haz seni amacına ulaştıracak, nefesin yerküreyi kirletmeyi bıraktığında artık huzura varabilirsin.


Düşmekle düşmemek arasında hiçbir fark yok, şiirin canı yanmaz, canını yakar şiirler,

işte hiçbir farkının kalmadığı yerde iki mısra,

iki ya da üç, seni her gün öldürmeye yeter mi? Yetmeli, doğabilir misin küllerinden?


Aynı renkte mi olur sanıyorsun yine kanatların, duyamazsın aynı tınıyı bir daha,

affetmez kelimeler, bütün bu güzelliğin üzerinden akıp giderken şair ne güzel ıslanır,

renkler divane olur be,

şiiri şehri kuşatır, çıplak ayaklarına batar gazeller, yürüyemezsin bu satırlarda, öyle bir uçurum işte, düşsen ne düşmesen ne, çok umursanılası bir paragraf değil zaten, olmadı hiç.

falan bir zamanda duyarsın, 

talan şehirlerime bir umut 

duyarsan şayet diriltirim bu bahtsız bedeni, 

bizde ırsi bak bu kelimeler, hassassın sen çünkü 

ve bu tarafta ölçülebilen en muazzam şey sevgi,

sevgiler dair sana

saç uçlarına değsin kızarsın ellerin, kanarken dizlerin uyuyakal, hissedersen ölürsün.

örgülerinde bütün maviliğim

talihim

var oldun iyi ki,

haddizatında senli bir paragraftan ibarettik, 

şiirsel bir boyuttu bu

huzurun bütün anlam çukurlarından galip çıktığı ve irkilerek sana bahşedildiği, 

burası senin cennetin

en ücra köşesinde aklının, gölgelerinde, korkularının her zerresinde var olmak güzel, güzelmiş sen kokan mezarlıklar

bütün bu dehşetin neticesinde 

evren müteşekkir sana,

ben bittim.