ağzına sardığım kelimeler ateşten

konuştukça dilimde elma kokusu 

başlayan günün gecesi tut elimden 

alıp bu közü götür evine yeniden 


isyana övgü 

kalbinde kaside sağanak 

gökyüzü çimen yeşili, yer yer damar 


düşen her gölge silecek resmî tarihi 

kahrımın karşısında bir nehir akacak 

eskimez gülün hoyratlığı 

inadına adaş 

can çekişen ten kokusu 

içi doldurulamayan cümle bahtım 


her sabah çocuk adın 

vitrinlerde etekleri uçuşan

kasım 

getirecek ilkyazı 


gittikçe genişleyen omzum 

şişeler arası kaybolarak geceleri 

her şeyi anlattı bana yeniden 

porselen vazolara, kuruyanlardan kalan suya 

uyurken okşadığım saçlara, yataksız vagonlara 


ve her gece bir kere uzanıp öpüyorum yüzünden 


sonra oradan, bir nasır daha beni terk ediyor

penceremden giren kuş itirafımı selama çıkarıyor 


fakat ellerim vardı 

sana uzanıyorum dilim sarmaşık 

bak işte 

izinliymiş pastaneler 

yolcu yorgun

yollar akıp gitmiş penceremden 


bir adın var orada 

bir söz dizimi güz üzümü 


bak işte 

yaran var yaramda 


bileğimi kanatıyor 

aramızda aysız geceler 

yetişmeliyim sana 

arabalar üstümde 

altımda koca şehir 


bak işte

bazı satırlarda okunaksız yüzüm 

edith piaf var, örneğin jorge luis borges 

daha ne isterim 

devrilmekten 


sevgilim ayaklandı geliyor kahır

ve bak işte: vurdu beni mayıs.