ı


bugün dudaklarımın altında kaldım biraz,

sonra adımı unuttum...

kafamda kalabalık bir yaz akşamı -

kirli sakallarım - çocuk yetiştirme yurdu.

annemin çiçeklerine uyku ilacı içirmişim dün gece,

sabah uyandığımda, bir kaçı aşırı dozdan ölmüşler.


ıı


ben uyurken;

orman kalabalığında sevişen ağaçlar rüzgar tarafından bıçaklanmışlar.

yaralar ihbar etmiş bir şubat akşamını

tüm yapraklar

sonbaharın diline düşecekler.


ııı


sabah erken kalkmışım...

gördüğüm rüya benden büyüktü

yaşlılıktan gün almışım gibi,

belki de babamın yıllarından çalmışım.


damarlarım çatlayana kadar sigara içmişim,

alnım açık uyumuşum,

içinde bitiremeyince – kafada bitmiyor hiçbir şey nede olsa.


ıv


aynaya randevu vermişim bugün için.

sonra birbirimize söz verdik işte. –

ne sen gördün beni, ne ben.


ağzım bozuk bu aralar.

bir kuşla tartışabilirim şu an.

akrebin, yelkovanı ısırdığı günden bu yana,

atlı karıncaların nalları altında ezilmiş gibiyim..

sırat köprüsünden kendini atan gözyaşları ses çıkarır,

inci-nir ya hani

hiç bir şiirin gururu kırılmaz böyle.


v


bir intihar ölürdü dinlediğim şarkının içinde,

her kırılışın ardından, büyürdü kalbin üzerinde et beni.

tanrı ile en çok kendimi parya olarak hissettiğim zaman tanışmak istedim...

kötü huylu tümörlerin birbirlerine iyi davrandıkları zamana denk geldik.



küçük yaralar; büyük kabuklara sığınır...

hiç kimse çocuk kokmaz.

bazı insanlar topraktan değil, yağmurdan yaratılmıştır.

önce göğüs kafesinize sıkıştırdığınız kendinizi tanıyın.


beni anlamaya çalışmayın.

anlayamazsınız.

öldüğümde gözlerimi bulutlara defnedin kafi.