Yedi yaşındaki çocuğun okuma yazmayı öğrenmesinin heyecanı var içimde. Her an ağlayabilir, gülebilir, gizli gizli yara kabuklarımı soyarken korkabilirim. On sekiz yıl yaşamak için direnen bir umut büyüttüm, tabii ki de her duyguyu dolu dolu en zirvede tutacağım. Aldanmayın yıkılmaz hallerime, umursamaz bakışlarıma. Çoğu zaman sizden de çok ihtiyacım oluyor birinin omzuna ve en çok aşka inanıyorum bu hayatta, bütün şiddetine rağmen geçmişin.


On üç yaşındaydım, dirseğim bir adamın koluna değerek beni namussuz yaptığında. On üç yaşında... Hâlâ kalabalıklarda içime çekiliyorum. Güzel anılardan mı başlamalıydım? Bir fotoğrafta iki yaşındayım, hiçbir iz yok hatırımda. Anlatıyor birileri ''Burada tokat yemiştin de susturmak için çekmiştik fotoğrafı.'' Ne! İki yaşındayım, ne yapmış olabilirim ki.


Size burada on sekiz yıl fiziksel ve psikolojik şiddetin ruhumda, bedenimde bıraktığı acılardan daha fazla bahsetmeyeceğim. Çok mu güçlüyüm? Hayır. Çok mu iyiyim? Asla. Birçok eksikliğim ve yanlış yaptığım şeyler var ama yirmi beş yaşında kazandığım zaferi elimde tutmaya çalışıyorum. Birey olarak, birey olduğumun farkına varıp öğrenmeyi ve deneyimi devam ettirerek.


Ben bu coğrafyada hayatını bir başkası için yaşayan kadın ve erkeklerin acı dolu hikayelerini dinlemekten, karşıma çıkan herkese yüz binlerce kez ''bu hayat senin'' dedikten bir saniye sonra gelen ''ama''lardan bıktım. Özgürlük size geçen zaman içinde anda kalmayı öğretir. O anlarda içinizin ve dışınızın istemsiz gülümseyişi, attığın doğru adımın habercisidir. Özgürlüğünüz bir başkasına zarar vermeden sınırlar çizmeli, sonra da dans etmeli ''bu benim hatayım'' nidalarıyla. Demek istediğim hepimiz çok acılar çektik, zorlu yollardan geçtik lakin pes etmeyelim. Sen kadınsın diye yapıştırılan utançlardan, erkek adam sorumluluklarından sıyrılıp insan kalabilmek için kocaman sarılalım.


Biten aşkların ardında şarkılar, hayatların ise ağıtlar kalır. Ben bir şarkı olmak istiyorum, bitmeyen hayatların telafi edilmiş aşklarını anlatan.