Kaybolmak... Uzun süredir kayıp olmak... Kendini aradığın insanların sahteliğinde boğulmak...

Ve boğulmak hiç bu kadar boğmamıştı ruhumu.


İnsan denilen alemde, insan olamamak ve bu saçma nüktede sıkışmak. İnsanlık muktedir deyip sarılmak kendine. Yalnız olmayı sevdiğini sandırmak. Hayal kırıklığına dolu tabaklar verip tekrar, tekrar ve tekrar uğrayıp da boş tabaklar almak. Ve buna garipçe alışmak. Her zaman böyle olacaktır ki nefretim insanlara. Geçmek bilmeyen tek kaşıntım insan olmak. Kalpsiz ve duygusuzluk belası içindeki insanları; çekmek sineye ve susmak. Ben bir seyyah; dolaştım sahtelerin, yokların dünyasını; yalnız, yıllarca. Benim gibi insan bulamadım zahirden gerçeğe. Ve kalbim anladı aklımdan önce deli olduğumu, bu yüzden bitirmek isterim bu yolculuğumu.

Artık yorulmak hastalığı sardı bu zayıf ruhumu.

Dünyam hep dardı, bilmeden hasta olup durduğumu.

Ve bana "sokul dünyaya" dediler, durma boşlukta; yapışırsın karanlığa, kasvetli evlerde dediler. Ben dünyaya yabancı, dünyaya kinci. Ellerim her zaman bir şairin elleri; gözlerim, üstünde bir gözümü tuttuğum toprağın rengiydi. Şimdi ben bu yeri ya sevmeli ya da silmeliydim içinden kendimi.


Ne deniz mavisi ne de yemyeşil vadisi sarmadı içimi. Benim bu dünyayı sarmak uğraşım kadar.. Şimdi belki de pes etmek vakti...