Kapıyı araladı yaşlı adam. Kafasını meraklı bir çocuk gibi soktu aralıktan. Çocuksu mavi gözleri yerinde durmuyor bir ustaya bir bana bakıyordu. Elleri kurumdan kapkara olduğundan, parmaklarıyla ceketinin kollarının ucundan tutmuş avucuyla kapıyı ittirmiş bekliyordu. Üçümüz de sırayla birbirimize bakkıyorduk. Giysilerinden okuyordum onu. Yaşına ve haline göre oldukça şıktı. Ancak sanki onda eksik ve tanıdık parçalar vardı. Üstündekileri oradan buradan topladı desem yalan olacaktı. Ki öyleyse bile özenle seçtiğine eminim. Sanki birşeyler biliyordu da kimse ona sormasın diye susuyordu. Daha konuşmadan deliliğinin ayak seslerini duyabiliyordum. Her şeyin habercisiydi her hareketi. Tütünden hırıltılanmış sesinin sıcak bir tonuyla;

-Dünden kalan bişeyler var mı ya enişte? Acımdan ölcem, dedi.


Usta muazzam bir konsantrasyon ile göz ucuyla hem adama bakıyor hem de pideleri kesiyordu. Gülümsedi;

-Nereden enişten oluyorum ben senin be? Ben hiç evlenmedim ki, dedi ve güldü. Hem zaten burası lokanta mı? Pideci burası. Dünden ne kalacak Allah aşkına?


- Olur mu ya vardır bişeyler hadi ateşliyever valla çok açım, dedi yaşlı adam. Bi kaç saniyelik sessizliğin ardından bana dönüp;

-Pşt delikanlı hadi be bu yaştan sonra acımdan öleyim mi? diye sordu ve dudaklarını büzdü, gözlerini kıstı.


-Abi ver ya bi tane nolcak ki, dedim. Adam aç kalmasın. Zaten 12 tane daha var. 


Dememle adamın içeri girmesi bir olmuştu. Ufak tefek birşeydi. Eski bir tiyatro oyuncusunun tarihi geçmiş entelektüelliği vardı üstünde sanki. Usta pidelerden birini kaptı ve adım adım gelen yaşlı adama;

- "DUR!!" diyip parmaklarından yaptığı silahı adama doğrulttu. Dur yoksa ateş ederim yaklaşma. Bekle orda, dedi.


Yaşlı adam teatral bir edayla ellerini havaya kaldırıp parmak uçlarından olduğu yerden yükselip irkilir gibi yaptı. Gözlerini iyice açıp;

- "Ahh tamam, tamam durdum" dedi. Aralarındaki kovboy-soyguncu oyununu görmek keyifliydi. 


Adam olduğu yerde beklerken usta adamın pidesini hazırlayıp onu temkinle verdi. Adam elindeki poşetlere birini daha ekleyip bana döndü;

-Teşekkür ederim efendiiim, çok teşekkur ederim. Sen benim kim olduğumu biliyor musun? diye sordu.

-Hayır, dedim. Kimsiniz?

-Küçük Emrahın dayısı, dedi. Ben de onun gibi Emrahlık yaparak yaşıyorum.

-Hadi ya dedim, şaşırmış gibi yaparak. Yeni bir terim miydi bu Emrahlık. Oblomov gibi birşey mi?

-Neyse ben gidiyorum yapıcak bir sürü işim var bay bay, dedi yaşlı adam ve çıktı. 


Bir pidecide tiyatro izleyeceğim aklıma gelmemişti.