Penceremin puslu camından kendimi görüyorum.
Kendimin ardında daha derin acıları...
Paslı tren raylarının üzerinden acımasızca geçen
Trenin yükünü taşıyor omuzlarım.
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar
Çökerken ruhuma,
Siz altında kalıyor umutlarım.
Kalbim...
Kalbimin derinliklerinde yeni umutlara
Hasret kalmış kahırlar seziyorum.
Beklenmedik bir umut kırıntısı çıkagelse,
Aç kalmış köpekler gibi parçalıyor umutlarımı
Korkularım.
Kendimi hasarlı bir duvar gibi hissediyorum.
Bereket yağmurunun sularını emmiş,
Rutubet kokusuyla kendini körelten...
Penceremin puslu camından kendimi görüyorum.
Ben ve korkularım,
Oturmuşuz, izliyoruz keder filmimizi.
O sırada ocakta acılarım demleniyor.
Puslu cam, yerini buharlaşmakta olan
Sevgiye bırakıyor, usulca.
İçim içimi kemiriyor.
Ruhum emanet ettiği duyguları alıyor elimden.
Kurtuluyorum...
Uyanıyorum derin uykumdan.
Muhammed Dalpalta
2020-10-14T21:01:21+03:00İlk birkaç dizeyi basit ve alışılmış bulsam da şiir giderek yükseldi. Şairin sesini duymak şiirin doğasına çok şey katıyor. Kaleminize sağlık.
yunus çoban
2020-10-14T14:43:55+03:00kaleminize sağlık