"Yeri göğü yaradan Tanrı'nın" adına.
Adağına kavuşmayı bekleyen ismin hatırına beni duy Rayber
Menekşe kokusuna gizlenen kuyu, kuyunun için de yüzyıllık uyku, koynuna kıvrılan bir yılan zamansızlığınla tanıştı.
Gece ile kucaklaşan bir rüya, uykunun ortasında bekleyen fil ve karga ortadan ikiye bölüyordu gücenik duyguları. Yıkılıyordu sana kavuşmak adına dikilen bütün putlar.
Taştan oyma kederleri emziren şarabi denizler pusu kuruyordu hücrelerinin yollarına. Her türlü ızdıraptan arınan karınca taşıyordu gecenin karasını beyazın evrenine.
İşte böyle başladı içimde ki kirpiksiz hikaye.
Şimdi otur sessizce beni dinle.
Kibrit çöpüyle sarkıtıyorum iliklerimden kopan çığlığı. Uyanan nefesini dokuyorum içlik giymeyen Şubat soğuğuna. Çürüyen ve sana dönüşen yağmur tanelerinde, şerçelerin aşka inanmışlığını ilikliyorum kelimelerin bağrı açık yetimliğine.
Sense kuşların ağzında dualaşan hayalleri bozuyorsun yapma.İnançsızlığının ellerini sürme oyasız tüylerine. Sonra nereye sığınır yalınayak koşan gurbetliğin telaşı.
Ardı ardına istiflenen boğaz sancıları asılıyor susturulan çanların bulutsuz yüzüne. Süsü oluyorsun, eğilip öpüyorsun kenarına tutunduğun aç gözlü sersemliğin.
Mürekkebin diline sürüyorum en tatsız anları, göveren parmaklarımı sarıyorum teninin uzaklığıyla. Pansumanı oluyor şiirsiz yokluğun. Canım acısada soğuk duvarların, tuz basıyorum sen sen diye diye haykıran güz yanığı türkülerin sabrına.