Hangi renk bu şakayık
Bütün bir ömrü onun rengiyle görmek istiyorum
Yaprağındaki çiğ tanesini yansıtırken
Ardılı olduğu bir hüzün mü verdi bana
sabahın soğukluğunda kaskatı kesilmek gibiydi bu
alışık olduğum bir mutsuzluğu büyütmek gibi
kan çanağı gözlerimle gökyüzüne bakmak
ellerimle cinayet işlemek gibi
her yetim kaldığım gün
bir mutsuzluğu yeşerttim ben de
cinayet diyorum buna, kendimi var etmek
bu yüzden balkon demirlerinin pası elli altı yıldır ellerimde
cesaretsizliğimin beni esir ettiği
o turuncumsu rengi görüyorum
sorsalar söyleyeceğim
genzimi yakan afyonun tadını
sorsalar bileceğim
parmak uçlarıma değen soğukluğu
sorsalar anlatacağım
arnavut kaldırımlı o bar sokağını
bana kimse üç yıldır bir şey sormuyor
ben de bildiğim bütün renkleri sayıyorum
hangi renk diyorum sayarken
anımsayamıyorum yara dolu bu rengi
beni hiç bilmediğim o renklerle tanıştırdığın ayın yirmi birinde
senin için bir üzengi yarattım baba
kır bir atın tepesinden bana bak diye
bütün dallarımın nasıl kırıldığını
üzerime titreyen elleri
evim barkım olmadan yağan yağmurları
nasıl çıkamadığımı gör diye bıraktığın yokuşlardan
senin o sonsuzlukta seçemez gözlerin nasıl üşüdüğümü
kokusunu alamadığımı bilemezsin sandal ağacının
sen sonsuzluğundasın
ben sonsuzluğunun eşiğinde bekliyorum
bir şakayık rengini görmeyi bekliyorum
hangi renkti bu şakayık
biliyorsan söyle
bütün bir ömrü onun rengiyle görmek istiyorum