Devrik hayatların italik yaşandığı tek kişilik evlerde, bir cam buğusuna yazdığımız tek kelimelik hayatlar olabildik şu zamana kadar. Kimseye silmemesi için yalvarmak zorunda da değildik üstelik, nasıl olsa içerisi soğuyunca o tek kelimelik, akla gelen ilk hayal ya da üzerinde sayfalarca düşünülüp bir çırpıda o buğuya yazdığımız kelime buhar olup gidecekti.
Herkesin dini kendi vicdanıdır. Vicdandan yoksunsa eğer bir kişi, kendini yaşamaktan da muaf tutmalıdır. Kaldı ki eğer vicdana bir renk verebilseydim o da siyah olurdu. Hayatımı zorlaştırdığım her saniye için ayrı ayrı küfürler besliyorum içimde, daha önce emsali görülmemiş. Böyle büyük saçmalıklar ve hatalar öyle herkesin duyduğu cinsten değil, ihtişamlı ahlaksızlıklar hak ediyor çünkü.
Ne zaman ''Daha ne kadar kötü olabilir her şey?'' diye kendime sorduysam hep daha kötülerini yaşatmayı başarıyorum kendime zira.
Şu hayatta layıkıyla yerine getirebildiğim tek şey var, o da delirmemek. Önceleri bu şehir bana göre değil derdim fakat zamanla şehirden ziyade benim şehir için bir ziyan ve hatta ülkenin, diğer ülkelerin ve en nihayetinde dünyada benim gibi bir organizmaya yer olmadığını fark ettim.
Vicdanın, vicdan yaptırmak dışında başka görevlerinin olduğunu tecrübe ediyorum sürekli. Acıtıyor da üstelik her tecrübe. Her can kırığına daha küçük bir sıkıntıyla pansuman yaptığım zamanları hatırladıkça biraz daha artıyor etkisi. Hiç bu kadar bitkin ve yorgun hissetmemiştim şimdiye kadar. Hem savurgan hem savrulmuş olmak çok yoruyormuş meğer; düşünmemeye çalışırken anladım. Çoğu zaman canımızı sıkan herhangi şey için ''dünyanın en kötü hissi'' tabirini kullanırız. Hayır. Daha tecrübe edeceğimiz o kadar büyük acı var ki düşünürken bile sol kolum ağrıyor. En kötüsünü yaşadığıma dair bir iddiam yok fakat daha nicelerini yaşayacağımızın garantisini verebilirim. Bunu ben de değil üstelik henüz çok genç olan karaciğerim söylüyor.
Acısız bir hayatı daha evvel tecrübe etmediğim için en azından öğrenene kadar böyle devam etmesi gerek. Bu bir yanılsama da olabilir ama hakikati ret değil kesinlikle.
Her inkâr kendi yumurtasını döller.
Üzülme eğişi nedir?
Bir defa yaşanan mutsuzlukla paralel değildir mesela.
Paralel giden her şey sonsuz kere birleşemiyorsa eğer nasıl oluyor da üzüntü ve mutsuzluk bir yerlerde kadeh tokuşturabiliyor?
Şimdilik çok üzgünüm ve bunu onaracak hiçbir şey yok.