İnsanlık, Vatikan’ı hayatın kendisi olarak görmekten vazgeçtiğinde Papalık da koltuğunu sağlamlaştırmak için Tanrı’yı ve cezalarını insanlığın kalbine bir kemirgen gibi bıraktığında; dünyayı, kimilerinin gözünde aydınlığa, kimilerinin gözünde de inançsızlığa sevk ettiklerini bilemezlerdi.


Din ve bilim... İki huysuz kardeş... İnsanların kontrolünde insanlığın akıl hocalığına soyunduklarından beri, dünya bütünüyle topyekûn bir huzuru göremedi. Dün taş oyanların dünyası, bugün şehirler kuranlarınkinden mutluydu. Dün tekerleği bulanların dünyası, bugün uzaya gidenlerinkinden mutluydu.


Rönesans İtalya’ya, Avrupa’ya mutluluk getirecekti. Karanlık Çağlar’dan beri Avrupa’da ne değişti ki? Asırlar önce İngiliz Yarımadası'nda küçük krallıklarını korumaya çalışan kabilelerin torunları, henüz yüz yıl önce dünyayı birbirine düşürdü.


Aydınlanma parolasıyla Rönesans macerasına atılan İtalyanların ve özgür düşünce hareketiyle Reform çağrısı yapan Almanların torunları, yetmiş yıl kadar önce el ele vererek sığ bir milliyetçilik gafletine düşüp Avrupa’da ne sanat ne düşünce ne de insan bıraktılar.


Avrupa’nın rönesansı, plastik ve işitsel sanat açısından yüzyıllar sürdü fakat fikri boyutu, insanı seven ideolojisi asla var olamadı.


Yazar: Süleyman Dökmen