Sanırım rüya görmek için uyuyorum. Rüya gördüğünde kişinin ruhu bedeninden ayrılır, deniyor ve ben ruhumun bedenimden özgürleşmesini arzuluyorum. Bu arzumun tek ahlaki ve kolay yolu ise uyumak. Bedenimden sıkıldığımı düşünmüyorum. Sadece bu beden, yapmak ve haykırmak istediklerime engel. Yapmak istediğim, cismani alemde var olmayan, aklımın tahayyül etmekte güçlük çektiği, hatta tahayyülü mümkün olmasa bile orada var olduğundan emin olduğum, ancak somut bir şekilde açıklayabilmemin muhal olduğu bazı vehimlere sahibim. Ve bu vehimlere en yakın olduğum uyku halini de arzuluyorum, bittabi.


Küçüklüğümde zaman zaman kendimi lucid rüyaların içinde bulurdum. Sanırım ruhumun bedenden ayrılışına vakıf olduğum o dönemde bu düşüncelerin varlığından bihaberdim. Bir insan, vakıf olduğu şeyden nasıl bihaber olabilir? Belki de vakıf olduğum şeyin ne olduğunu anlayamamış ve o halin içinde vakıf olmayı, vakıf olmak ile karıştırıyorumdur.


Zihnimdeki şu sual ise beni kendimle çelişiyormuşum gibi gözüktürüyor; madem ruhumun bedenden ayrılışını özlüyor ve buna derin muhabbet duyuyorum, neden ölüme karşı halen çekincelere sahibim? Bunun cevabı ise sanırım yine bende; ruhumun bedenimden ayrılışında bana bir bedel ödettirilmiyor. Ve insan, bedel ödemeden sahip olma isteğine yatkınlığı ile meşhur.


Ve ben, sanırım ölüm ile beraber bana ödettirilecek bedellerden korkuyorum. Oysa sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanmak öyle konforlu ki... En kötü kabusu görürken bile uyanabiliyor ve artık geçti diyebiliyorum. Peki ruhumun tekrar aynı bedene geri gelmeyeceğini bilsem, o zaman yine de uyuyabilir miyim? Eğer cevabım evet ise, muhtemelen intihar etmeyi düşünüyorumdur ama cevabım hayır. Çünkü bu ruhun bedenime neler yapacağını merak ediyorum. Bunun için kendime eziyet etmeyeceğim.