Göğsümde taşıdığım,
Şu kanlı mektup,
Kırık kanatlı serçenin,
Son sözleri.
Şu mektup,
Şimdilerde ölü birinin,
Aşkına yazdığı kanlı mektup,
Ne bilirsin,
Yaşayan birinin ötesine yazdığı,
Yahut bir çocuğun isteğine dua,
Ne bilirsin ki
Bu mektup,
Kanlı mektup,
Yolculuğu, soğuk bir mezar taşına.
Cephede savaşan atamın,
Canına yandığımın,
Evladına gidemeyen mektup,
Hiç kelimeye dökülmeyen yazı,
Şu gördüklerim, ah, ah,
Ağlarım bazı, bazı.
Siper ettim kendimi de koştum,
Göklere haber ettim,
Kuşlara güldüm de kaçtım,
Ruhumda bir sızı,
Aklımda bir yol,
O cepheden şu cepheye,
Uçan kuştum ben,
Kanadı kızıl,
Ama kırık, kuştum ben.
Bedeni, kurşun dolu,
Ak bir ruhtum ben,
Rüyalarım,
Ah şu rüyalarım,
Nasıl da yandılar,
Ak bir ruhtum ben,
Yine de vurdular.
Kanlı cephelerin,
Sessiz yerlerinden,
Çığlık dolu bir mektubu,
Ne diye kaçırdı,
Ne diye kaçırdı rüyalarım,
Kör kurşuna,
Ne diye kafa tuttu rüyalarım?
Göğsümü çektim geriye,
İki elim de kolum da ileriye,
Küfrediyor ayaklarım,
Savaşın böylesine,
Kollarım arası saklı,
Tonla mektup,
Kimi ıslak kızıl,
Kimi kuru kızıl,
Beyazını da ben yazdım,
Ak pak bir ruhla,
Bir hikaye anlattım,
İçimdeki çocuğa,
Nasılsa vahşeti,
Kör ettim ona,
İşte,
İşte, mektuplar aşırdım,
Kanlı her tepenin birinden,
Kiminde nokta dediğim,
Son cümleler,
Bir mayın oldu,
Kopardı bacağımı,
Kimi zaman, bir mermi,
Bazen de zehirlenip gittim,
Bazen düştüm de ezildim,
Bazen durdum da ezildim,
Ah, ah.
Mektuplar aşırdım,
Kanlı tepelerin topraklarından,
Ben aldıkça mektubu elime,
Bir can aldı, canımdan zalim,
İşte şu koynumda,
Bağrımda duran kanlı mektup,
Hep yazılmak istenip,
Yazılamamış mektup...