Bazen anlamayacağını bilsen de içten içe bazı insanlara bir şeyleri anlatmak istersin. Benzer bir durum başınıza geldi mi?
Anlatamadığında beyninin içinde tartışmaya girişirsin, belki rüyalarında bile devam edersin tartışmaya. Bir sonuca varamadıkça yorulursun. Ne uyuduğun uyku dinlendirir, ne durumun farkına vardıktan sonra kendi kendine "Aman ne faydası var, boşver." demelerin durdurur. Düşünceler akar durur kafanın içinde. 5N1K klasiktir muhakkak birbiri ardından takip eder sorular, sonrasında ise saçma sorgulamalara girişilir. Anlaması lazımdır, fark etmesi lazımdır, görmesi/duyması, hak vermesi, yola gelmesi ya da en azından durup bir dinlemesi lazımdır. Neden ve nasıllar esastır sorularda, anlam vermek zordur çünkü.
Bazen de herhangi birine anlatayım en azından diye geçirirsin içinden fakat cesaretin de yoktur. Üstü kapalı da olsa bahsedeyim istersin. Zaten ne kadar içine atmaya çalışsan da bir yerden patlak verir mutlaka. Resim, müzik, edebiyat hiçbiri ile dışa vurmasan bile asık suratın belli eder derdini. Ben anlatmak için burayı seçtim, kimse okumayacak olsa bile okuyup anlayacak bir insanın olma ihtimalini düşünmek bile umutlu hissettirir bazen. Umarım istediğim şekilde aktarabilirim.
Suçu işleyen kişi yerine neden mağduru suçlar insan? Güç dengesi midir mesele, güçlü görülenin arkasında mı durulur her zaman? Bir topluluktaki herkese kan kusturan insanı oradan dışlamak veya hiçbir şey yapılamıyorsa en azından kınamak yerine "Bu adam suçlu!" diyeni dışlamak daha mı kolay? Tüm sorunun kaynağı durumu fark edenmiş gibi davranmanın mantığı nedir? Suçu işleyen kişi ile güle oynaya hayatınıza devam ederken, ona bir ithamda bile bulunmazken, fark eden kişinin en ufak hatasını bile takip edip bir şekilde suçlu hissettirmeye çalışmanın topluluğa veya bunu yapma girişiminde bulunan bireye faydası nedir? Amacı nedir bu davranışların?
Cevaplara geçelim. Evet güçlünün arkasında durmak, olay yokmuş gibi bir rüya içerisinde yaşarken uyandırmaya çalışan herkesi def etmeye çalışmak daha kolaydır. Kulakları tıkayıp "la la la la la hayat çok güzel, kuşlar uçuyor, çiçekler açıyor..." demek çok kolaydır. Ve bir mantığı, faydası yoktur. Ne kadar inkar ederseniz edin, görmezden gelirseniz gelin asıl sorunlu kişi suçlu olandır, onu dışlanmadıkça eziyetlerine devam edecektir. "Eskisi gibi değil değişti." diyerek gelecekteki eziyetlere de kendi beyninizde zemin hazırlarsınız. Hep dış etkenleri sorumlu tutarsınız. "O aslında iyi de çevresi kötü." Biz de aynı çevrede değil miyiz peki? "Şu ortamdan Kurtulunca düzeldi, orası onu bozuyordu." O ortama girmek için herkesi karşısına almadı mı? "Aslında bize bazen de iyi davranıyor." Olması gereken bu değil mi zaten, biz ona kötü davranacağı bir şey mi yaptık? "Sinirli olduğunu bilmiyor musun? Sen de sesini çıkarmasaydın!" Bir kişinin sinirlenebilmesi için önce gücü eline mi alması gerekiyor. Hakkını savunan bir kişi sırf karşısındakinden güçsüz bir konumda diye haksız durumuna mı düşer? Sırf karşısındaki sinirlenmesin, kötü şeyler yapmasın diye kendine yapılan eziyete sürekli boyun mu eğmeli insan? "Ortamı bozma! Huzuru bozma!" hangi ortamı? Hangi huzuru?
Üzerine hakaretler işitir, aşağılamalara maruz kalırsın. Melankolik, depresif, huzur bozan, fitneci, takıntılı, kuruntulu, yabani, uyumsuz, muhalefet, şükürsüz, nankör, terbiyesiz, saygısız, sinirli, alıngan vesaire vesaire. Onlar konuşulacak, anlaşılacak insanlar değiller düpedüz öküzler demez de kimse "Sen nasıl konuşacağını bilmiyorsun. Sus otur." derler. Kendileri her farklı görüş (yani kendi fikirlerini) belirtmeye çalıştığında "Geri cevap verme, sus gebertirim seni, sesin çıkmasın, domuz gibi bakma bana!" tepkilerine maruz kalmamışlar gibi...
Anlatmadığında anlat diye ısrar ederler, anlatmadığın, sustuğun için de suçlanırsın. Anlattığındaysa sanki kafandan uyduruyorsun gibi veyahut çok basit gündelik bir olaymış gibi davranırlar. Şiddete uğradığını, ciddi ciddi ölümle tehdit edilmene şaşırmazlar da "Ben de polisi ararım." demene celallenip "Ne polisi aile içindeki olay polise mi taşınır." derler. Ee kol kırılır yen içinde kalır. Aile kutsaldır, dışarıya laf çıkmaz. Ceset çıksa sorun yok :D
Sen yaşadığın şeyleri anlatmaya cesaret edemezken olaya şahit olup ses çıkarmayan ailem dediğin insanlar "Aman bir olay yok, çöp, bomboş şeyler" der. Gülerek söylerler bunu da. Herkes de boş ve sıradan bir olay olduğuna kanaat getirir. Olayın faili olan o insanlarla aynı ortamda bulunmak istemediğinde sen ortamı bozan, huzur bozan kişi olarak etiketlenirsin. Herkes güler eğlenirken kenarda köşede kalmaya mahkum olursun. "Beğenmiyorsan kendi hayatını kursaydın, kendi yolunu çizseydin." derler engel olan kendileri değilmiş gibi. Her işine çomak sokmamış, her planını bozmamışlar gibi pişkin pişkin devam ederler suçlamalarına. Kendileri yeni bir hayat kurmanın ne kadar zor olduğundan bir haber, adeta başka gezegenden ışınlanmış gibi tavır takınırlar.
Olay bir değildir iki değildir tabi ve devamı da mutlaka gelecektir. Başka bir olayda sana destek oluyor gibi görünen gerçek anlamda samimiyetine güvendiğin insanların aslında arkanda olmadığını fark edersin. Bir iyilik yaparlar bin defa anlatırlar aynısını sen bin iyilik yapsan onlara birini bile görmezler üstelik. Anlat derler, iyileş derler, düzelt kendini, değiş artık derler. Çünkü kusurlu olan sensindir. Gerçekten değişmeye çalışırsın, hatayı kendinde ararsın. Bir şeyleri değiştirirsin de belki ama ortamını değiştirememişsindir ve o bataklığa tekrar batarsın. O insanların tamamından biraz uzaklaştığında hiçbir sorun olmadığını fark edersin, "İnsanmışım ben de." dersin. Sonra tekrar o ortama girip kendini bir çöp gibi hissetmeye devam edersin. Sana yardım etme girişimlerinin tek amacı da eğer olur da intihar etmeye falan kalkarsan vicdan azabı çekmemek hatta ve hatta "ailesi de hiç destek olmamış" dedikosunu duymak istememektir.
Kaç kurtul demek kolaydır, kafana takma demek de, görmezden gel, güçlü ol, sus biraz hiçbir şey yapamıyorsan, sorunları görüp şikayet etme çözüm odaklı ol, aslında bu dramı acıyı kendin istiyorsun, bak falancanın hayatı seninkinden daha kötü şükret, çalışsan bir şekilde kurtulurdun demek ki çalışmıyorsun benzeri şeyler söylemek kolaydır. Herkes der bunları, olayı yaşayan kişi kendi kendine bile söyler. Zor olan anlamaktır, empati kurabilmektir. Ve anlatan kişinin beklentisi de sadece budur anlattığı kişiden. Çözüm bulursa ne ala ama bu cümleler çözüm değildir, suçlamadır, yaşanan olayı basitleştirme, görmezden gelme, yok saymadır.
Özgüvenli ol derler bir de bunun üzerine. Kendine güven, iş bul. Çok uzun zaman aldı özgüven inşa etmeye çabalamam ve henüz başaramadım tam anlamıyla. Kendime güvenmeye başlamamın neticesi zaten yıllarca yaptıklarınızın farkına varmam. hasta olan, değişmesi gereken ben değilim evet benim de kusurların, yanlışlarım, eksiklerim fazlasıyla var ama bu denklemde öncelikli olan ben değilim. İlk taşı en günahsızınız atsın derler ya beni suçlayacaksanız bunu en masumunuz yapsın.
Korkmayın intihar etmeyeceğim belki deliririm ama ona garanti veremem. Delirirsem de zaten bahaneleriniz hazır. Kafası gidikti, bunun olacağı belliydi falan filan. Çözüm de gelmiyor aklıma, bir süre daha buradayım. Akıl sağlığımı da henüz kaybetmedim gibi ama bana bir değişim lazım, kendime yeni bir ben lazım kısaca. Sizden uzakta, sizi beynimin içinden de def edebildiğim bir ben lazım bana, kendim için lazım çünkü artık kendimi seviyorum hem de hepinizden çok seviyorum. Arkadaşlarımı seviyorum, sevdiğim bir sürü insan var ama buna dahil değilsiniz. Umurunuzda mı tabii ki değil, olmasın da yeter ki uzak olun benden.
Daha yazmak istediğim, anlatmak istediğim o kadar şey var ki bu çeyreği bile değil. Yazı yeterince uzun oldu, cümleler de devrik fakat direkt aklımdan geçtiği haliyle aktarmak istedim. Bunu okuyan insan, seni tanımıyorum umarım kendine ve çevrendekilere iyi davranan birisindir, değilsen de öyle olmanı dilerim. Tam tersinin kimseye faydası da yok, mantığı da yok hiçbir anlamı yok işin özü. Tavsiye vermek haddime değil ama yazının bu noktasına bir ana fikir eklemek de lazım. Kendine cici bak ve varsa eğer at gözlüklerinden kurtulmaya çalış, insanlar içi değil onlar. Kendin değilsen, etrafındakiler böyleyse de edebiliyorsan ikna et edemiyorsan kendini kurtarmaya bak. Bazı insanlar asla değişmez, bazılarını kurtarmak istesen de batmak isterler, bazen de kurtardık zannettiklerimizi bilmeden batırırız. Hayat garip, insanlar garip. Bu dünyaya geldik, yaşamaya mecburuz. Olabildiğinde basit yaşamaya çalış en temel mesele bu bence. Ana fikir de hayat kolay, insanlar zor olsun, özgün ve orijinal bir görüş olmasa da...