sığındığım duvarlar, izmaritten yanan sigaram

bir dost sesi arar hüzün, bir dost arar çift kişilik banklar

sitem ederim kendime

olsun, derim, her düşüş, gebedir kalkışa.

üşüşmüş başıma akbabalar

kalkarım ayağa, avuçlarımda sıktığım toprakla


damağımda çok dudaklı şaraplar

aynı izmaritte dudaklarımızın izi

ayakkabımızı eskiten kaldırımlarda

ahıyla dikişsiz dizlerimizin portresi

ardımda kaldı, yola kiminle çıktığını unutanlar

bana kalan

yalanla harman fotoğrafları astığım

sadık duvarlar


bu mevzi hangi cephenin

tetiği çeken el

düşerken tuttuğum elin aynısı

şimdi beni vuran kurşun

şimdi beni seren toprağa

yabancı değil

yaraladığı omuzda ağlamışlığı var