Ey dilek koşulu aşkın; beyaz gül ve incelen oklar. Bir güz ağacı gövdesinde kapalı gerçekleşmenin kaynağı. Güneşe uyarlanamıyor dilek. Güz, kırmızı gülün düşmanı, el alıyor donuk karadan kalın oklara karşı. Barışsızlık sürüyor. Bu çılgın eğlentinin karşıtı bir yürek hangi kuşun sesinde dinlensin? Yinelenen bırakılmalarda ararken serin tınısını el, bir sınırı hatırlıyor, sonsuz!
*
Ey, olmayan bir yalımı bekleyen devinim, susuyor öteye var olurken kıydığı çığlıklarını. Durum diyor bu üstelemenin sarı uzantısı, yaratının ürkünç arılığı ve donuk izleği yaşamanın... Nasıl geceler eli açıklığında üzüm tanelerinin sesine tanıklık kaçınılmazsa, öyle yükselen servilerle göğe daha yakın olmak. Mavinin doruğunda diz çöküşü biricik varlığın, öyle süren aşk çok katlı bir çiçeğin yalnızlığı kadar, bir safir alana doğrulan çocuksu dile gelişte; karanlık dinletiden uzak şiirin açılabileceği öte uzam!