Titreyerek masanın üstünde adımın yazılı olduğu zarfa elimi uzattım. Beni arayıp eve gitmemi ve konsolun üstündeki zarfı açıp okumamı söylemişti. Ne yazdığını sorduğumda ise 'intihar mektubum' demişti çok normal bir şeymiş gibi. O an ellerim ve ayaklarım buz kesmiş, ayakta durmaya takatim kalmamıştı ki yere çökmüştüm. Kalbimin sesi kulaklarımdaydı. Dediklerini zar zor anlayabiliyordum. "Hissettiklerimi şu hayattaki hiç kimsenin kalbine, zihnine sığdıramadım ama bir kağıt parçasına sığdırdım." dedi. Sesi buz gibiydi. Üşüdüğümü hissettim. "Git ve oku. Asla kendini suçlama. Hoşça kal." Telefondan gelen sesle kapattığını anlamıştım fakat çöktüğüm yerden kalkamadım bir müddet. Nerede olduğunu bilmiyordum. Bilsem de muhtemelen asla zamanında yetişemezdim. Ani bir hareketle telefonu yere atıp hızlı adımlarla kapıya ulaştım. Belki zarfın yanında bir ipucu, bir umut bulabilirim diye evine koşmaya başladım. Bu eve gelmem tam 10 dakikamı almıştı. Normal şartlarda yarım saatte ulaştığım bu eve hiç durmadan 10 dakika koşmuştum. Paspasın altından anahtarı alıp eve girince ilk işim zarfı bulmaktı. Amacım onu bulup hemen açıp okumaktı. Ki sandığım gibi olmadı. 1 saate yakındır burada durmuş hem zarfla bakışıyor, hem ağlıyordum. Dediğini yapmış, gitmişti. Onu vazgeçiremeyeceğimi, asla bulamayacağımı biliyordum. Çok denemiş, her seferinde başarısız olmuştum bu konuda. Aklından intihar fikrini çıkartamamıştım işte.
Titreyerek masanın üstünde adımın yazılı olduğu zarfa elimi uzattım. Bu hareketi kaçıncı kez yapıyorum, bilmiyordum fakat bu sefer elime aldım. Zarfın pürüzlü yüzeyine temas edince ister istemez içim ürperdi. Sol gözümden akan yaşı elimin tersiyle silip zarfın içindeki kağıdı çıkardım. Dörde katlanmış olan kağıdı hayatım boyunca hiç olmadığım kadar yavaş hareketlerle açtım. Göreceklerimden, okuyacaklarımdan korkuyordum. O neler hissetmişti de ben farkına varmamıştım? Derin bir nefes alıp kağıtta yazanları okumaya başladım.
"Merhaba. Bir intihar mektubuna bu şekilde başlamak ne denli doğru hiç bilmiyorum. Aslında nasıl yazılır onu da bilmiyorum. Hatta bir kuralı var mıdır, onu da. Her neyse çok da önemli bir mesele değil bu. Bugün size varlığıma neden son noktayı kendi ellerimle koyuyorum ondan bahsedeceğim. Ama önce şunu bilmenizi istiyorum. Asla her şeyi anlattığımı düşünmeyin. Anlatmadım. Çünkü ben yaşar ve tutunmaya çalışırken beni anlamamıştınız. Şimdi anlamaya çalışmanın bir önemi yok. Her zaman iyi olmaktan, her zaman iyiyi oynamaktan çok yoruldum. Belki de bu yüzden ölüyorum bugün. Beni önemsemeyenlere, sevmediğini düşündüklerime bu denli iyi davranmış olmamdan dolayı. İyi olduğum, insanları kırmak istemediğim, sessiz kaldığım, bu yüzden herkesin gözünde görünmez olduğum için. Nedense biraz olsun başkalarını düşünmeyen kişilerin fikirleri daha önemli oluyor bu gezegende. Kaba olmadan söz sahibi olamıyorsunuz. Sizin için ne hislerimin ne fikrimin ne kalbimin ne ruhumun bir önemi olmadı hiçbir zaman. Yalnızca istediğinizde beni görmenizden, başka zamanlarda ise görmezlikten gelmenizden dolayı şu anda ölüyüm. Kalbimin kırılmayacağını sandınız. Hatta bu konu üzerinde kafa bile yormadınız eminim. Siz kafanızı yastığa koyup hiçbir şey olmamış gibi gönül rahatlığıyla uyurken, ben ağlarken sesim duyulmasın diye yüzümü yastığa gömüyordum. Yalnızca bir insan, yalnızca bir kadın, yalnızca sizin küçük kızınız olabilmeyi istedim. Sizse beni hep yönetebileceğiniz, komutlar verebileceğiniz bir şey gibi gördünüz. Evet bir şey. Çünkü bir birey, bir kişi değildim sizce. Sizin fikirleriniz ne ise benim de o olmalıydı, her dediğinize evet demeliydim, her hareketinizi onaylamalıydım. Size yanlış gelen her doğruyu reddettiniz bugüne dek. Ben yaşamak için güzel şeylere tutunurken yine siz, onlarla arama duvar ördünüz. Kırıldım ama kırmadım asla. Denedim. Çok çabaladım görün diye, gözlerinizi yumdunuz. Çok çabaladım anlatmaya, susturdunuz. Üzgünüm. Bugün size yanlış gelen bir şeyi yapıyorum. Ve ilk defa bu kadar özgür hissediyorum."
Kağıdı yavaşça katladım ve zarfa geri koydum. Bu kadardır işte. İki gün önce bana veda ettiğinde yapamaz sanmıştım fakat yapmıştı. Acıyı iliklerime kadar hissediyordum. Onun canının acısını hissediyordum. Ben bir dal olamamıştım onu uçurumdan düşmemesi için kurtaracak. Zarfı konsolun üstüne koyup evden çıktım. Burada, bu insanlarla işim artık bitmişti. Ona söz verdiğim gibi, yaşamak istediğim hayatı yaşayıp yapmak istediklerimi yapacaktım. Ben uzun zaman sonra ilk defa kendim gibi hissettim. Giderken bana büyük bir ders vermişti.
Nienna
2020-08-19T14:14:52+03:00Teşekkür ederim yorumlarınız için :)
sedef gürler
2020-08-19T13:38:31+03:00"hissettiklerimi şu hayattaki hiç kimsenin kalbine, zihnine sığdıramadım ama bir kağıt parçasına sığdırdım." bu cümleyle bakışıyoruz. çok güzel bir öykü olmuş.
Kayra Neşad
2020-08-19T13:12:47+03:00"Siz kafanızı yastığa koyup hiçbir şey olmamış gibi gönül rahatlığıyla uyurken, ben ağlarken sesim duyulmasın diye yüzümü yastığa gömüyordum." kısmı çok hoşuma gitti. Yalın anlatımlı güzel bir öykü olmuş. Kaleminize sağlık
Nienna
2020-08-19T12:11:35+03:00Kurgu tabi ki :)
E.ERBEY
2020-08-19T12:07:07+03:00umarım kurgudur