Bahane: Bir şeyin gerçek sebebi gizlenerek ileri sürülen uydurma sebep.
İnsanın doğası gereği en önce kendine yalana yatkınlığının açık ara en iyi kanıtı.
"Masum değiliz hiçbirimiz."’ kırsalı. Malumun ilanı. Kara iklimi.
Bahane bulma, yani mantığa bürüme, yani akla uydurma, yani rasyonalleştirme.
Bir tür savunma mekanizması. Psikolojinin derinlemesine araştırdıklarından. Sürekli kullanıldığında gerçeklikten uzaklaştırdığı biliniyor.
Aslında insanın kendini haklı göstermeye çalışma çırpınışı. Yani mazeret, yani yanlışlık varsa da az var hali.
Yürüme bahanesiyle yola çıkmıştı. Düşünmek için yürümeye ihtiyacı olanlar kulübünün daimi üyelerindendi.
Alışveriş bahanesiyle kendini sokağa atmıştı aslında yaşadıklarını harcayarak unutmaya ihtiyacı vardı.
Biraz düşünmek istiyorum bahanesiyle zamana bırakmıştı. Aslında karar vermekten kaçıyordu.
Tatile gidiyorum bahanesiyle aslında kendine kaçıyordu.
Kendimi savunuyorum bahanesiyle iş arkadaşını şikayet ediyordu. Gol atıyordu ama aslında kendi kale direklerini sağlamlaştırdığının farkında değildi. Ya da çok da farkındaydı.
Tamir etme bahanesiyle görüşmek istemişti ama aslında kendini affetmek istiyordu.
Çay mesela, biraz daha konuşabilmek için bahaneydi.
Ve bir kahve, daha yan yana olabilmek için bahaneydi.
Çok gülme bahanesiyle ağlıyordu. Aslında kahkahaları gözyaşlarına karışmıştı.
Aslında elimizin altındaki her şeyin, her duygumuzun bir özne ve yüklem olma kapasitesi vardı. Ve bize bağlıydı. Amaç ve araç. Bahane ve gerçek. Asıl ve suret gibi.
Telefonun diğer ucunda "Nasılsın?" diyor. Ne kadar uzun zaman olmuş. Sanırım özlemişim ama aramamışım.
Nasılsın sorusunu zekice yanıtlamaya çalışırken bir yandan da yürüyordum.
Telefonla konuşurken yürürüm genelde.
Sonra fondaki Blaze of Glory bir anda Taşkın Sabah formatına döndü.
"Hakıl Berifin’in telefon numarasını alabilir miyim? Bir de çalıştığı yeri biliyor musun?"
Nasılsın, iyi misin? Bir başka sorunun bahanesi olmamalıydı. Nasılsın, iyi misin? Denize nazır, müstakildi. Nasılsın, iyi misin, merak ettim, önemlisindi. Nasılsın, iyi misin, kişiye özeldi.
Bir daha herhangi bir şey sormak için aradığım hiç kimseye nasılsın, iyi misin, deme nezaketini göstermedim. Arama sebebim neyse oydu.
Nasılsın, iyi misin? Başlı başına özneydi. Bahane olamazdı.
Hatır işlerini, hatır sorma bahanesine dönüştürmeyecek kadar ve nezaketi sahtelik bahanesi olarak kullanmayacak kadar medeniyet insana yeter de artardı bile.