yol ayrımlarından ibarettir zihnimin düşüşleri
tanrı aralar ben bakmadığım zamanlar perdelerini
sen gülümsersin, neşveler yanaklarında
sen değdiğin yerlere hayatlar verirsin
gözlerinin tesiri olmak daha şevkli lavtalar çalar derinlerimde
şimdi bir karıncanın canını yakan küçüklüğüm
dualar ediyor sürekli
savaşlar veriyor mütemadi
yakarışları her seni sevişlerimde mevcut
sevgilim arbedesin
içim dolmasın artık gülüşlerinle
ellerim günahkâr, gözyaşların kaldı her birinde
dilim isyankâr, tadına baktı canının en derininden
o kara ormanın diplerinde
kokularının ağaç kabuklarını şekillendirdiği poyrazlarda
çağlayan gözyaşlarının şekillendirdiği taşlara akribi
yapılan şair ayinlerinde
binlerce kez tükürsek de
içtik o lanetli kadehten
şimdi tanrı;
ismime çektiği çizgiyi silse
ismimi de sil diye sitem ederim
şimdi sen;
çuha çiçekleri sinmiş kollarını açıp beklesen beni
şiirlerimi tutuştururum göğsüne
omuzlarına düşen toprak saçlarına aşığım
ruhum ölüme susamış bir avare
ve biz seni severek ölmeyi şehidlik mertebesiyle kısas bildik
şehidlikten bilahare dünyaya dönüp yine sevmeyi diledik
kesilince boğazımdan ilk evlatlar
sövelere çoktan sürülmüş
mercanköşk otlan çıkar.
gece sendir lahzada bir yalgı
hora tepinir imgeden dert yanışı
buğulaşan yakut zamana
şaraplar ve taş kanatlarla yitirilen
bu çıldırışın uçurumunda cevaptır.