bir omzumda yangın meleği
diğer omzumda sel meleği
çıkıyorum sabır yokuşundan
doğuştan seviyorum galiba çelişkiyi…
kendim ettim, kendim buldum diyorum
ne de çok doyumsuzum
doğanın dilini anlasaydım eğer
çoktan tok kalkmıştım sofradan, biliyorum…
kendimi kendime emanet ettim de
yalnızlığımdan haberim yok gibi
silüetimi arıyorum güneşsiz sokağımda…
kendi adımı kendim koydum
kırk yaşımdan sonra
bir çift sözüm var dedim
cümleler nehrinde yüzmekten yoruldum…
tüm rezilliklerimle neysem oyum
kimden neyi saklamam gerek
biraz üşütse de insanların soğukluğu
çırılçıplak gerçeğim unutulmalar meydanında
üstünü sarınca kapanmıyor
çocukluk yaralarım hâlâ kanamakta…
çok düşündüm çok düştüm
benlik dağımın yamacından
dizeler çıkınımı çokça bölüştüm
çoğaldığımı düşlemekten yorulmadan…
işte şiirim işte vasiyetnamem
çarpıcı bir sözle öldürün beni
şikâyet bile etmem…
bir anaç dal
bir dayanıklı kuş yuvası
kardeşliği örgütleyen bahar
soldukça dirilen canlar
çiçeklerin ağzında ölümsüzlük gülbangi
hasretiyle sürekli doğduğum
yokluğuyla bir nefeste öldüğüm
cesaret köyünün mezarlığına gömün beni
mezar taşı da ne ki
ben hafızanızdayım
serdengeçti dizeler ile uğurlayın beni…