- Sizi bazen dalıp giderken görüyorum efendim. Yürürken bile düşüncelisiniz.
Öyle miyim recin, dikkat etmedim.
- Sahi, nasılsınız efendim?
İçim ağlıyor recin. Susturamıyorum.
- İnsanın içi neden ağlar ki efendimiz?
Bilmem. Her insan ayrı bir âlem. Herkesin başka başka sebepleri var.
- Ya sizinki?
Onu da tam bilmiyorum recin. Tahminden öteye gidemiyor fikirlerim. Ama çok üzülüyorum ona, içimde ağlayan o sese.
Neden sizde herkes gibi yok sayıp hiçbir şey olmamış gibi davranmıyorsunuz ki?
İki sebepten: İlki benim yapım öyle. Ne hissediyorsam aynen yansıtırım dünyaya. Stratejik davranmayı sevmiyorum. İkincisi de bence duygular hiçe sayılıp görmezden gelinmemeli.
- Bu ilişkilerinizde sorun yaratmıyor mu?
Bilakis, bir insan kendine ne kadar açıksa o kadar sahicidir. Sahte olamaz, yapmacık davranamaz. Bunu kabul edip etmemek karşıdakine kalmış. Bana düşen üslup. Bir başkası için kendime ve değerlerime ihanet etmek istemiyorum.
- Bu size nasıl yansıyor peki?
Bu yüzden çok rüya görürüm mesela.
- Hiç rüya görmeyenler aslında kendine kapalı olan insanlar mıdır yani?
Bununla ilgili araştırmalar da var. Kendine kapalı, yabancı insanlar, dış aleme o yada bu sebepten sahteyi oynamayı alışkanlık haline getirenler iç âlemlerine yabancı olduklarından pek rüya görmezlermiş.
- Ama bu duygular sizi zayıf kılmıyor mu?
Onlar göz ardı edilmemeli recin. Yoksa alakasız olur olmadık yerlerde mutlaka kendilerini gösterirler. Duyguların özelliğidir bu, hiçe sayılması hiçbir zaman kabul etmezler.
Bu yüzden, onları yok sayıp üstünden atlamak yerine içinden geçmek gerekir.
Şaşırtıcıdır ama zayıflığı kabul etmeyen insanlar değil, duygulardır esas.
- Öyleyse ne yapmalı efendimiz?
Önce kendimizle tanışmalı recin. Farkındalığın lanetidir bu, bildikten sonra hiçbir şey eskisi olmaz..