hatırla unutmamışsındır, hatıra gibiydi
ya da ben öyle zannediyordum.
hiç duymayı beklemedik aynı anda,
aynı otobüsün arka koltuklarında
bir aşkın üzerimizde bıraktığı yalnızlığı
ve birbirimize sevdiğimizi söylediğimiz yalanları.
hiç istemedik orada göz göze gelmeyi.
sıradaki durak 'hastane ve adliye'
hangisi için inecektik, acılardan arınmak için
hastanede mi ?
yoksa bu aşktan yargılanmak için
adliyede mi ?
bir karar vermemiz gerekiyordu ikisi için de.
bir elzem gibiydi gözyaşların,
dozunu sadece senin ayarladığın,
ufak saçmalıklar, kırık umutlar...
ilk defa elimi tutmalar....
yağmur altında bakışmalar,
soğuk bir ilişki uğruna kendini satanlar.
kaç defa sevdim seni, kırdığım yerlerden.
zaten durakların önemi sadece bekleyenlerden ibaret miydi?
sıradan, meçhul, akşam 10'dan sonra şüpheli.
adı vardı ya, hani kimileri için öfkeli.
o gün birçok şey ilk, birçok şey için sondu.
deniz bankası önünde...
her şeyin başladığı yerde...
çok iyi hatırlıyorum,
yıllarca her önünden geçtiğimde başımı hüzünle öne eğiyorum.
sen yolun hiç o köşesine bakamamak nedir bilir misin?
sen asla bilmiyorsun, bir belaya bulaştığını.
asla bilmedin adını geceleri andığımı.
seni sevmenin bedelini, kredi kartı borçlarımı
ve asla seni unutmadığımı...
bilmedin.
ama ben de hiç hatırlatmadım.
sen yokken kendimden kaçtığımı,
kaçtığım o yerde bile seni aradığımı,
bulduğumu sanırken kendimi kaybettiğimi.
çok sonradan fark ettim zaten hiç olmadığını.
bana vebalı gibi baktıklarında, sana sahip çıktığımı
hayatımın sonuna kadar acı çekeceğim için
seni paramparça ettiğimi,
klasik tavırlarla ölümümü.
merak ediyorum da
yine akbilimde para olmasa gel der miydin?
can sıkan gelişmeler oluyordu,
hayat beni istemsizce bunalıma itiyordu.
neden senden kurtulamıyorum?
tişörtünün düğmelerine karışmayı,
yüzüne uzun uzun bakmayı,
her gün aynı hırkayı giymeme rağmen
bana olan aşkını...
hayatıma girdiğinde matematikten aldığım 45'i,
aynı yağmurun altında ıslanmayı,
saatlerce göz göze gelmemize rağmen
defalarca pişman olduğum susmalarımı.
sırf seni görmek için erkenden katıldığım törenleri,
şuursuz kıskançlıklarımı,
adına yazdığım şiirleri...
seni özlediğim geceleri sana söylediğimde
içimde oluşan sessizliği.
hava hangi renk dediğimde
hücrelerimde hissettiğim sevgini..
daha fazla olmuyor, devam edemiyorum.
durup dururken neden çıkıp geldin,
neden hiç yokken hep var oldun.
bilmek istiyorum.
üç işlem biliyorum, biraz da edebiyattan anlıyorum.
kırmızı ışığa da saygı duyuyorum,
üst geçitleri de kullanıyorum
ama anlam veremiyorum.
neden tekrarlıyorum.
söyle, bilmek istiyorum.
benim için gözyaşı döktüğün yerlere,
adım geçtiğinde ki eğer geçiyorsa
çok sevdiğini söylediğin cümlelere.
ihtiyacı olan bir çocuğa ettiğin yardımlara,
beni kabul ettiğin tavrıma,
ve bana adadığın kalbine...
unuttum demeye ihtiyacım var.
senden kurtulmak için çok kaçtım.
bunun kilometrelerle, saat farkıyla,
farklı bir kadınla, kıyısı ters düşen denizlerle
hiç bir alakası yok.
bunun benim ölümümle alakası var.
benim, ismi sen olanlara değil,
sana ihtiyacım var.
hiç mi geçmedi bu yara diye soruyorsundur.
hayır, hiç.
yara bacaklarımda, kollarımda değil ki
kalbimdeydi.
sen yokken çok hasta oldum, çook.
hepsinden kurtuldum.
her şeyi atlattım.
bu hastalıktan kurtulamıyorum.
bitiremiyorum, erteleyemiyorum.
unutamıyorum, git istiyorum.
ama acı çekiyorum...
bunun bir tedavisi yok.
deliriyorum, iyi hissetmiyorum.
benim kurtuluşum bu değil.
iğnelerle, umutlarla, mutluluklarla değil.
ben iyi değilim.
iyi değilim.
sen varmışsın gibi, her gece seninle konuşuyorum.
karşımda oturuyorsun mesela şuan.
hayır inkar etme işte buradasın, evimde, karşımda.
saçlarının rengiyle değil, kokusuyla boğuşuyorum.
deliyim ben, kendimi kaybediyorum.
hayaletin gitmiyor, sen gittin ama o gitmiyor.
sen yoksun ama o var.
birinin bana bunu açıklaması gerek.
çok soru var, çok neden.
ama sen
kalp krizi kadar gerçeksin benim için.
unutamıyorum ben.
zor olan yokluğun değildi,
zor olan buna alışmaktı.
galiba alışıyorum.
seni unutamamak gibi korkularımla yüzleşiyorum.
salgın bir hastalık gibisin işte.
daha nasıl tarif edebilirim, salgın bir hastalık.
tedavisi hiçbir bilim adamı tarafından bulunamamış,
tek çaresi sen olan bir hastalık.
ses tonun, saçların, kokun
gözlerin..
her şeyinle her yerdesin.
bu arada kuaföre en son ne zaman gittin.
bilmiyorum.
yıllarca sığındığım dört harfli bir kelimeyle,
adın gibi.
umut...
söylesene bizim için şimdi yok mu hiç?
sen susuyorsun.
sen inatla susuyorsun.
aklın varsa geri dönme.
ben böyle idare ediyorum.
adını son kez fısıldar gibi,
yüzünü son kez görür gibi,
delik deşik işte.
Kübra Özgün
2020-05-20T15:14:38+03:00Okurken hissettiklerimden izlere rastladım. İyi ki yazıyorsun! Kalemine sağlık.
Cansel Karataş
2020-05-20T04:51:34+03:00kaç defa sevdim seni, kırdığım yerlerden.
Kalemine, yüreğine sağlık :)
Saim Saban
2020-05-19T21:02:37+03:00Teşekkürler, Mungan tadında...
Arafat Yılmaz
2020-05-19T17:27:41+03:00İlk kısmı okuduktan sonra direk aşağıya kadar kaydırıp fareyi kalbe tıkladım. Devamını okuyunca da iyi ki de yapmışım dedim. Çok samimi bir üslupla kendini okutturan başarılı bir şiir olmuş. Başkası okuyunca ne düşünür bilemiyorum ama ben beğendim. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.