Uçlara doğru yürüyen.
Bir bakmanın sonuna gelen, geldiği yerde anısını çivileyip bırakan, bırakıp anladın mı diye sormayı, sormalar vardı geç bunları birden önemsiz, önemi hep bir köşeden sallanan, gözler önünde, zehir yeşili, sürgün otu, diri öfkesinde sözümün.
Bir bakmanın sonuna gelen, nerdesin?
Şarkıların ve sandalyenin arkasında duran yığınlar ölü
Sonra ordasın
Renkli ışıkların içinden
gözenekleri dumanla dolduran her şeye açık bir kapı gibi
direnmeyi o anda bırakıyorum
Bu güz bulanıklığında
Yanımda kim var bilmeden
Daha önce günaydını olmamış bir yaşamım sanki
yaşamın gerek duymadığı günaydınları topluyorum
Elden ele üleşerek yaldızları böylece
hep aynı açıdan eğiyorum başımı, eğil
yalnız beni tanıyan bu cüce çiçek
Çekiştirmekten göğsüm denilen bir hamurun aynısı
eğil
Zamanı yüzeysiz oluşa tercih ederek
uçuyorum kehribar geleneğinden
sonra sermişiz beni gölgeden duvara, gölgeden sığınağa
Birlikte
Ve üst üste bitkiler
üst üste binip doğuracaklar ikilemi
çökecek üzerime duru göğün, eğil
Bu kalbimde kesiklerin bilgeliği dolaşınca
Önce içimden tazeleyince beni sevgin
Başka yıllardan kıskaçlanacak dilim
delinecek
bir akşam dalında kalsın uzaklık,
onu genç rüzgarından sakınacak mavin
hiçlikle.
Sen ordasın, tutunmada son kez
Hacmimi uzaktan süzerek akıttın kendine
ve gizlice
süzerek
Astın unutulacak yerlere gövdemizi.
Ese sol
Con su pierna guapa
Tu dolor
Es pura santa
İzlendiğimi biliyorum, günaydın
Kollarımla ürperen, dikleşen yerlerimle belirdi bu his
Aniden o çok sevdiğim anda bulundum
Küçüldüm içine girecek kadar televizyonların
Bozacak olup gözlerimi, azarlanacak kadar olur olmadık
Neden buradalar diye sallayarak kollarımı
Bazen uzun, ki hep daha uzun
Doğuştan bir hastalık gibi, salgın gibi yayarak
kıkırdadım üstelik
Ağzımı yalnız bunun için açtım sonsuz
İnci bulut
Serin kağıt dereleri
On kez sıçramak sanıp göklerin uzaklığını
Küçüldüm yarama gülecek kadar yaramazlığım
Kim varsa yanımda bilmeden ölü
Bir bakmanın içinde yok olan
Tutunmadasın kırılınca özgürlüğün
Taşkın oyunlar
Oynayansın uçların sonuyla
Salgın durur, bembeyaz öbeği noktaların
gözlerim bezenen tomurcuğa takılır
sökülür anı, içimden
Aniden biten uzun bir yoldan
gitmektesin çözmeden sanrımı
Ordasın
On kez sıçrayıp bulunmayan uzaklıkta
Buruşturup her girişim ardından yüzümü
Çarkın dişlerini kırmaktasın, sen zerefşan
Alıkoyup beni küçülmekten
İnci bulut, diri öfkesinde sözümün, ordasın.
Birmuzisyen
2022-05-19T23:11:39+03:00Instagram hesabınızı bırakabilir misiniz
Kevser Karakaş
2022-05-11T18:28:16+03:00Mahsum ve Onur Berkay, çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız için. Minnettarım. 🌿🙏🏻
Onur Berkay Yapıcı
2022-05-11T13:30:59+03:00Kelime dağarcığınız çok geniş, yeni kelimeler öğrendim sizin sayenizde. Bu kadar uzun bir şiirde bütünlük sağlamak çok zordur, bunu başarmışsınız. Betimlemeleriniz çarpıcı ve üstünde düşünülmüş. Sizi tebrik ederim, çok başarılı. Tekrar tekrar döneceğim nadir şiirlerden bu sitedeki.
Mahsum
2022-05-09T00:06:35+03:00İmgeli, soyut... İkinci yeni şiiri geldi aklıma, var oluşun şiiridir onların şiirleri. Öyle bir şiirdi. Biraz daha realist kimlikte kelimeleriniz belki de. Kaleminize sağlık.
Kevser Karakaş
2022-05-06T23:35:11+03:00Canımm Fatuşum, yorumun da varlığın gibi güç verici. Çok teşekkür ederim, ferahlattın. 🤍
Fatotes
2022-05-06T23:24:43+03:00"Daha önce günaydını olmamış bir yaşamım sanki
yaşamın gerek duymadığı günaydınları topluyorum"
Ne şiir ama... Her bir dize yaz ortasında serin bir meltem gibi esip geçti alışılmış sessizliğimizden. İyi ki yazdın, iyi ki okuduk...
Kevser Karakaş
2022-05-06T19:00:21+03:00Enes, çok teşekkür ederim, eksik olma. 🌻
Kevser Karakaş
2022-05-06T11:10:37+03:00Poyraz ve Hilmi, çok teşekkür ederim. Sağ olun 🌿
Hilmi Bedrioğlu
2022-05-06T10:01:15+03:00Harika bir şiir.