bir gün bir vakit tutacağım sözlerimi
olmasını istersem eğer bir gün öldüreceğim içimdeki nefreti
olmaz şeyler de var söylemekten bıkmadığım
söylenmese bir tedirginlik, belki de bir hiç olacak korkusu varlığımın.
belki de abartıyorum, benim gibisi yok!
öyle ki! ben bile gerçek değilimdir o vakit
hiç olarak var olma ihtirası içindeki varlığım, üzerine gidiyordur elbette
yalnızca delilerin erişebildiği cesaretin
ve korkmadan söylemek isterim sancımı, varla yok arası bir tutku bu
delicesine bir tutku, delicesine nefret!
şimdi ben! var olmak ihtirası içinde hevesli bir çocuk.
tutmak istiyorum ve tutmamak için direniyorum bir inat uğruna.
sen var ol da yine söz vereyim. yeter ki söz vereyim
hiçbir vakit tutmak ihtiyacı hissetmeden
ben! unutulmuş bir şarkı gibi çınlarken kulaklarda neydi? neydi? ne idi...
derken ben! dillerden düşüyorum kalbim bir bardak kırılganlığında iken
fakat ben! kırılan bardağın derdinde değildim, hiçbir vakit kırık bardaktan içmemiştim suyumu.
dağılan parçalar ayağıma batmasın yeterdi
kırıldıysa kırılmıştı düşüncem