Sen ki kim üzmüşse beni
Hesabını sorandın
Şimdi neden bana bu hüznü bıraktın
Sen ki biri yan baksa bana
Gözlerini oyardın
Şimdi gözlerin başkalarına nasıl baktı
Sen ki hikayemin başkahramanıydın
Her cümlede sen vardın
Yoksa bu hikayeyi palto almak için mi sattın
Sen ki kaçtığım şehirlerden, vadilerden, dağlardan, betonlardan, en çok da insanlardan sığındığım limandın,
Gelirken cebine kaç kişi sıkıştırdın
Yalnız ikimizin değil miydi bu dünya
Ben ne zaman buna kandım.
Senin ki saçların uzamaz mıydı yıldızlara
Gece olunca ay bile kıskanırdı
Güneşle sıra sıra görmek için nöbete girmezler miydi her gün ayla, yıldızlarla
Sen kainatı nasıl manzarasız bıraktın
Senin ki kalbinde okyanuslar yok muydu
Kayıp bir medeniyet yaşamaz mıydı içinde
Hazinelere malik hayatlar bulmaz mıydın
Ben nasıl boğuldum bana neden anlatmadın
Cesedimi kıyıya vurunca balıklar ağlamadı mı
Bir köpek balığı bile dur demedi mi
Ölüm olsaydı bari, cesedim sende kalsaydı
Kimseler inanmaz mıydı
Benim hakkım yok muydu bu kadarına
Senin ki uğruna destanlar yazılacak gözlerin yok muydu
Tarihte bir benzeri daha olsa
En az 10 savaş daha çıkmaz mıydı gözlerin için
Ben hangi yalancı tarih masallarını okudum
Saltanatım sandığım tahtım, azınlıkların ahıyla düştü yerlere
Ben böyle kötü sultan görmedim
Saltanat bitti şimdi
Yoktur bir varisim, olmayacak da sanrım
Simdi cumhuriyet gelsin gözlerine
Ben tahtı tacı gözlerinden düşerken bıraktım
Senin ki ellerin,
Ellerin diyorsam her bir parmağın
bir kıta memleketti bana
Ellerin işte, ahh o güzel parmakların
Kalbimin bozuk kilidine uyan en son anahtar değil miydi
Şimdi ben içeride mahsur kalmışken
Sen kapıyı üstüme kapalı bıraktın
Senin ki cümlelerin
Öyle sihirli kelimeler değil miydi hep
Avra kadavra, hokus pokus hikaye
A desen uçarı durmaz mıydı gönlüm göğe
Arılar kovanlarını unutup düşmez miydi çöllere
B desen kılıçlar saplanmaz mıydı böğrüme
Balıklar hasretle vurmaz mıydı karaya
C desen meyveye durmaz mıydı ağaçlar
Camları kırılmaz mıydı gökyüzünün, bulutlar yağmaz mıydı üstümüze
D desen dağlar yol vermez miydi sana
Durmaz mıydı zaman.
E desen...
Deme sakın, sus, boş ver
Adımı söyleyeceksin sanırım, korkarım
Nefesim kesilir oracıkta
Sakin yapma...
Katil olmak olmak için fazla güzelsin unutma.
Senin ki nereni düşünsem
Hafızam unutuyor ne varsa bildiğim
Mesela yüzünü düşünüyorum
Sonra 3 kez tekrar ediyorum kendime
Nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver,
Gözlerini kırpmayı unutma
Gözlerini kapat arada
Unutuyorum işte ne bildiğim varsa
Biraz düşünmeyedursam seni
Hallac Mansur gibi geçiyorum kendimden
Derimi yüzüp nehre atacakları sözler edesim geliyor
la yujad shay' mithl 'ana, hunak 'ant faqat
Diyorum susuyorum sonra.
Senin ki ömrüne bir kervan hayal koymamış mıydım ben
Medine’den Costantinapolis’e
Mekke’den Taif’e, Olympos’tan Hira’ya
Uzak yolculuklar diyarı değil miydi misafirliğim senin ömründe
Yakışmadı bu sana...
Yarı yolda kervana eşkıya saldırınca
Soyuldum kaldım dağ başında bir başıma
Sen kalan eşyalarımla başka diyarlara giderken
Ahım değil dualarım katığın olsun erzağına
Senden öğrendim ben bunu da.
Kovulmuşsa huzurdan şeytan
Kendi kibrinden kovuldu
Adem’in de suçu yok Havva’nın da ya da arkadaşlarının da
Senin ki bir tebessümün vardı hiç sorma
Güllerin yanaklarını utancından kızartan
Denizin haykırışlarına mutluluk bestesi yazdıran
Kaydolmuşlara yolunu bulduran bir şey
Pusulada bile her yön senin yüzün
Önüm arkam sağım solum sobe
Hepsi sensin, her yerde sen
Her yer gülüşün
Aman Allahʼım gülüşün...
Birkaç harfin kolunu kanadını kırıp öyle anlatmam gerek onu
Alfabem yetmiyor öylesi bir güzeli
Bu lisan ile anlatmaya
Senin ki öyle sonsuz bir hazinen var ki ruhunda
İsraf lügatten kalksa eksikliğini fark etmez kimse
Neyi düşünsem sana dair
Felsefi aydınlanmalar yaşıyor zihnim
Varlığın özüdür ellerin
Doğru bilgi mümkündür
Tanrı iyidir de insanlar kötüdür, sen hariç diyor içim
Aristo, Platon, hepsi saygı duruşunda
Bir gün yargılanırsam sana dair
Avukatım Sokrates olacaktır
Elinde parşömene kazılı üç beş şiir
Senin aşkın Sokrates’e bile şiir okutturur ya neyse
Senin ki oyle çok güzelliklerin ardında
Bir çamura değmişse elin
Bil ki balçıktan yoğrulmuş
İçine çokça hata katılmış bir Ertuğrul’un elidir
Su ile yıka tez geçer lekesi
Güneşe ve gülüşüne fazla maruz bırakma
Taşa dönüşür balçıklar çok kuruyunca
Simdi biraz su tutalım
Çamursa özümüz çamur kalsın sözümüz
Ne kadar leke biraktimsa da affola
Özüm nurdan olsa yanardı kanatlarım sana dokununca
Sen kanatlarını iyi sakla
Balçık değmesin bir daha
Sorarsa bir gün bir meczup çıkıp karşına
Seninki biri vardı biraz deli, biraz divane
Bir onu yoğuran sahibi var yanında
Bir de ondan el açıp istedikleri
Sen biraz daha kalamaz mıydın yanında
Yoksa tamama ermek için
Yanıp kalıp doldurmak için
Ugrudağı her korda
Kul olayım pişeyim derken
derken kül oldu sonunda...
Sen boş ver şimdi
Hatta say ki deliydi, hak etti divaneliği
Sen sanki
Sanki hak etti, hepsini...
Selçuk çatalbaş
2022-04-26T21:01:56+03:00Emeğinize sağlık