Parça parça oldum. Başka sevgilere yama olamayacağım cinsten hem de. Bir fincan kahve, bir tane daha, bir kalem dansı derken oturdum yine kara örtülü masama.
Uzuvlardan beklenen şeffaflık dile de uzansaydı eğer aşk felakete dönüşmeyebilirdi. Ya da sen, kim bilir kalbime söz geçirebilirdin. Neyse ne!
Uzanamadığın ne varsa gözlerimde hepsi, sırtımda boncuk boncuk ter. Bilmediğin ne varsa yüzümde, ellerimde buz gibi soğuk. Bu mevzu ayrı. Mahrumiyet bölgesinde çok da septik olunmaz. Sürünürken düşünemezsin. Bir nefes için bin zaaftan vazgeçilir, önemi olmaz. İğneler geçirdiğinde, kalbin avucunun içinde biriktirdiğin yollar kadar uzak. Ve böyle yok yere uzaktayken ne söylesen nafile. Zavallılığınla yargılandığın gündü, öldün. Kalbin de uzak değil ucuzluk etme, yok! Zaman zaman boşluklarda yükselecekti artık o da yok. Hiç olabilmenin imtihanı.
İçinden çıkamıyorum. Kancalarla çekilir gibi etim. Yine de bölük pörçük anılarla çok da çürümemek niyetindeyim. Yüzüstü uyuduğum her uykum oturmuş anlatır gibi derdimi. Silüetim var olanın altında yatanın da ötesinde durumun ehemmiyetini gösterir. Pek maharetli zannedilen kollarda da oluru yok yumuşayamam. Söylemiştim, düşüm bir sevgiliden uzak. Başka bir ben daha çıkarsa içimden böyle lüzumsuz da konuşamam hem. Bayat kılıfların küfünden yere yakın cümlelere meyleder dilim. Hiçtir zaten sözüm, bir de yoktur olur. Nefes nafile. Ölüm ölüm kokuyor aslında kalbim ne söylesem yalan. Kırmızı halkalar geçiyor boynumdan. İçimden çıkamıyorum.