Gözlerimin içine baktı. Kupkuru bir şefkat dilendi benden. İçim öylesine burkuldu ki. Durdum elimde EKG kabloları ile. Her yer umutsuzluk kokar böyle yerlerde. Ve ben bu mesleğe ezelden yabancı şefkatimle kalakaldım. Evet dünyada ki her canlının istisnasız kendine has bir yetisi vardır. Benim de faydalı mı zararlı mı pek anlamadığım en kıymetli yetim, yarayı ve yaralıyı çok iyi tanımamdı. Bakıp durdu işte bana öylece bu yaralı.Tempo yüksek, alışkanlıklar otomatik ve herkes tepeden bir sesle yürürken herzaman ki bu günlerde
" Muhtacım bir kaç sıcak kelimeye, otuz kg vücudum zaten bugün yarın ölümün pençesinde." bakışları, boğazımı yedi yerden sıktı. Uzun uzun baktım gözlerinin karasına. Durdum sarı alanın tam ortasında. Yoklayınca gördüm ki vücudum sapasağlam yerinde,sonra içerde ve dışarda herkes bir şeylerin peşinde, bir şeylerin derdinde. Yürüme mesafesinde bir mezarlık dolusu sessizlik var. Reklamlar renk renk, yağmurlar kirli ve aşırı. Televizyonda telefonda nice nice olaylar, saygıdan uzak tartışmalar. Yeniliyor,içiliyor. Doğuluyor, ölünüyor. Sesler ritmik " dıt dıt , dıt dıt". İnip inip yükseliyor umut tespihlerde, gözyaşlarında. Düşündüm bir an öyle sebepsizce. Sözde bir elma ısırığı, iki üryan beden, bilmem kaç günde oluşan dev kemikten bu kazan ve sonrası tam da bu an. Nereye gidiyordu ki bu insanlar? Bu çatışmalar bu çarpışmalar ne ola ki? Karşımda duruyor bu canlı cenaze . Biyolojik sebepleri dışında da bişeyleri emiliyor besbelli. Neden emiliyor? Kim emiyor? Sen koskoca Yaratıcısın! Gücünü ve varlığını kanıtlamaya ihtiyacın yok ki . Ne istiyorsun? Yol mu bu? Yolsa ne kadar ince ve ne kadar dallı? Ne yapmalıyım göster artık. Yaptıklarım daha az anlamlı gelmeye başladı ey cevapsız zamancı! Mutsuzum ve mutsuz olmak için aç ya da sağlıksız kalmanın gerekmediğini gösteren tehlikeli bir kanıt olmaktayım. Bulunduğum bu nokta öyle sınırda ki, içim oyle delik deşik ki, üstüme maraz öyle sinmiş ki çizdiğim resim, dinlediğim şarkı, cıvıltılar, güneşler, gördüğüm bebekler, canhıraş kuru şefkat dilencisi bu garipler, ne yapıyorsam ne görüyorsam işte an sandığım bu dilimde biner biner ölmeye başladı. Anlam diyorum ya beş vakit, anlam bana hiç mi gelmedi? Ya da gelip içini son sürat boşaltmaya mı başladı? Bilmiyorum. Dönüşü tekdüzelik olan bir yolun , bir bakışın tam da karşısındayım şimdi. Koşup sarılmak var sonsuz uykuya. Sar beni. Koru, çek bu şüpheden, bu suallerden demek var. Ne durdursun ki şu garibin bakışları karşısında beni? Kim inandırsın bir kalbe artık kalbimi? Yaşamak kaç hevese zincirler artık zevkimi?
Unvana, pratiğe, pula payete akıyorken zaman, kadrana küsmek bir şeyi değiştirir mi?Veysel' i susturan toprağa benim gücüm yeter mi?
Yetmeyecek. Çığlık çığlığa her ruh gibi benim de, senin de şefkat cenazem yorgun ağzımıza cevaplar değil yalnızca toprak girecek.Sen ölürken yavaş yavaş karşımda benden de öz göçecek.Hem şefkat çok pahalı .Anlam rutine çok yabancı ve galiba buralarda durmak artık çok zararlı. En anlamlısını yapıyorsun inan.Hoşçakal!
Yüksel Aslan
2023-05-25T22:59:46+03:00Bu nefis yorum için teşekkür ederim Ahmet, kar küresi gelir yakında🤘🏻
ahmet saraç
2023-05-25T20:37:39+03:00Kar küresi değilse bile toprak bereketi geldi. Hem Veysel dedi: "Karnın yardım kazma ile bel ile." Sahi sende neşter ile makas ile. Baktın söz geldi dile verdin biz gariplere bir reçete :)
Yüksel Aslan
2023-05-24T15:47:59+03:00Teşekkürler Hamit🤘🏻
hamitr_
2023-05-24T01:24:16+03:00''İnip inip yükseliyor umut tespihlerde...'' yoğunluğu yaşayan tanık olan bilir. Bir de hissederek yazan. Çok güzeldi.