Şehre ilk geldiğim günden beri geride bambaşka bir hayatı bıraktığımı, yeniden doğduğumu hissetmeye başladım. Garip, sanki hiç hayat yaşamamışım gibi… Meğer birçok konuda ne çok eksiğim varmış. Hayatı dolu dolu yaşamadığımın farkındaydım zaten de böyle bir değişikliği göze alıp bu yola çıktığımda daha çok idrakine vardım. Acı, sevmedim bu hissi. Gerçi sevilecek bir şey mi, emin bile değilim.
Kendi gerçeğimle yüzleşmek aslında bir bakımdan iyi geldi. Yaşadığımı hissetmenin boyunduruğu altındaki bu hayatı bir an önce kabullenip sırtlanmalıyım. Üstelik bu kez pes etmek gibi bir niyetim de yok. Önceki birçok deneyimim gibi. Bu üçüncü kırılma noktamda erişebileceğim tüm yaşam standartlarını edinmeye çalışacağım. Hatta öyle anlar gelecek ve erişmek yerine kaybettiğim düşüşler de olacak. İşte o vakit düştüğüm boşluğun içinden bir başıma çıkmayı da öğreneceğim. Yanımda kimse olmadan, bir başıma kendimden güç bularak yalnız başıma bu hayatı sırtlanacağım.
Kim bilir, belki de bir gün hayalini kurduğum yaşam standartlarını kavuşunca artık kenara çekilmeyi, dinlenmeyi bile düşünebilirim. Edineceğim tüm gücü, varlığı seyrederken kendimle gurur duyacağım anlar da gelebilir. Biliyorum, tüm bunlar için henüz erken. Şimdi yapmam gereken yerimde saymadan, bu yeni yaşamın getireceği nimetleri değerlendirerek hep ileriye adım atmak. Nihayetinde, şu an bulunduğum durumun içerisine girmek hayli zor oldu ve bunu kendime itiraf etmek de oldukça çetrefilliydi. Değerlendirilmesi gerekliydi.
*
Şimdi bir kafenin koltuğunda, etrafımda insanların sarılı olduğu bir mekândayım. Mevsim sonbaharın kasımı, hatta kasımın son günlerindeyiz. Şehrin alışamadığım nemli havasından payıma düşeni alırken kendimi dingin bir zaman diliminde ağırlıyorum. Delici bakışların olmadığı, her isteyenin dilediği gibi yargılamadığı, acımasız oklardan uzak bir yaşamda.
27.11.2023