şu meşhur çitle mi başladı kıyım
her savaş bozulan bir barışın nedeni
ve sonucuysa
tarihe inanmak zorundayım!
ey her akşamüstü beynimin kıvrımları da gezen
yönsüz kalabalık
postane kapıları, vitrin önleri, duraklar
ey pısmış denizlerin yanlış nefreti
(195 metre maratonun en uzun kısmıdır
değilse bir çocuğa adını sorun)
bir kadın yarasını deşiyor
gözlerinde göçmüş bir Pervari
kimsenin gitmediği gri halkada bitkin
iki değirmen taşına benziyor kurumuş memeleri
sabah gün eliyor bakır tekneye
akşam zaten dağları özler
açlıkta akar irin
kanın mecrâı yoktur!
bir kadın yarasını deşiyor
gözlerinde göçmüş Pervari
alnına güneşler doğuyor
sesine bilgeler oturuyor bir
biz demek onları gerektirir
hepimiz diyor, ne çok öldük!
(barış sarı bir perçeme benzer
gülümseyen aynaya
doymak gibidir
bir işçiyi alnından öpmek gibidir)
bir adam içine çökmüş
ateşin düştüğü yerde
demin yetkili yakaya yapışan elleri
çaresizliği almış ortasına
yüzünde bitimsiz bir giz-yazı
bir keder antolojisi bu, tanıyorum
asla kapanmayacak bir yara ağzı
tenindeki buruşuk haritada
yeri görünmüyor düşmanın
(ben de acısını kendine döken
yaslı bir şairim
bütün şarkılarım barış içindir)
ey beynimin kıvrımlarını her akşam üstü gezen
lanet kalabalık
güz rengi bir rehavetle doğrulan şu gün
dehşetli kavgaların hakikatinden değilse
hangi yaprağın damarlarından geliyor olabilir
ve eğer yıldızlı bir yatak olmasaydı gece
boyuna sevişmemenizi anlayabilirdim
siz ki kuzeyine yabancı ve kapalı
ve kirli bir mavinin ortasında güya beyaz
ve sorunsuz ve sorumsuz bir ömrün ötesinde ölüm
ve sesinizi görünmez ve kılıksız bir tehditle çeviren evren
bir senfoninin yanlış çalınan kısmı değilde nedir
ancak yitirince hayıflandığımız
195 metre maratonun en uzun kısmıdır
ve ben de şairim
içimden bütün yönlere barış trenleri kalkıyor
Ağustos 1996 Batman-Ankara