Selvi Boylum Al Yazmalım; defalarca izlediğim ve denk geldikçe izlemeye devam ettiğim, birçoğumuzun da çok sevdiği bir film. Ben bu yazımda filmden de yararlanarak ilişkilerden bahsedeceğim.
Bu filmden bahsedilince akla ilk olarak "sevgi neydi?" sorusu geliyor.
Sonrasında ise filmin kahramanları olan Asya, Cemşit ve İlyas arasındaki sevgi üçgeni.
Kahramanlarımızdan Asya'nın bir seçim yapması gerekiyor. Ya ilk görüşte aşık olduğu, bir türlü unutamadığı ama kendisini terk eden adam olan İlyas'ı, ya da en zor zamanda karşısına çıkarak onun için her türlü fedakarlığı yapan adam olan Cemşit'i seçecekti. Filmi izlerken bu seçimi içinde değerlendirmeyen, kendini onun yerine koymayan olmamıştır. Peki Asya'nın seçimi doğru muydu? Ya da burada doğru olan bir seçim var mıydı?
Asya'nın iç sesinden seçimini neye göre yaptığını anlıyoruz. İç sesinde "Sevgi neydi; sevgi sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeği idi. Sevgi iyilikti, sevgi emekti."
Asya burada kendisine dost olan, kendisine bir sıcak el uzatan ve kendisine emek harcayan Cemşit'i seçmişti. Evet filmi izlediğimde ilk bakışta Cemşit'in aşkı için yapılması gereken her şeyi yaptığını ve Asya'nın onu seçmesini aklıma ve vicdanıma uygun buluyordum. İlk bakışta diyorum çünkü burayı biraz açmak istiyorum. Cemşit'in sevgisi gerçek miydi? Yoksa kendini Asya'ya lâyık görmediği, Asya'ya ulaşabilmek için böyle davranmak zorunda mıydı? Burada Cemşit'in samimi olmadığını ya da dürüst olmadığını söylemek istemiyorum. Ancak burada ilişkilerle ilgili fikrimi belirtmek istiyorum. İlişkilerin çoğu karşılıklı iki kişinin birbirinden hoşlanmasıyla başlıyor. Burada kilit durum karşılıklı olması. Karşılıklıdan kastım iki tarafın da birbirini eşit sevmesi. Yoksa tek taraflı olmama durumunu kastetmiyorum. İlişkiler bir müddet böyle devam ediyor. Bir müddet mutlu da oluyorlar ama sonra işler bozulmaya başlıyor. Filmde de Asya ve İlyas'ın durumu böyle başladı ve sonra araları bozuldu. Çoğu ilişkide olduğu gibi. Burada benim düşüncem bir ilişkide iki taraf birbirini eşit ölçüde seviyorsa o ilişkinin ömrü uzun olmuyor. Çünkü iki taraf da diğerinin kendisine mecbur olduğunu düşünüyor ve hiçbir zaman altan almıyor. Bir sıkıntıyla karşılaştıklarında, "o çözmek istemiyorsa ben de istemem", "o bana muhtaç değilse ben de ona muhtaç değilim" yaklaşımı içinde oluyorlar. Çünkü eşitlik bunu gerektiriyor. Ama ilişkide bir taraf diğerini daha fazla seviyorsa bu ilişkinin ömrü daha uzun oluyor. Tıpkı Asya ile Cemşit'in ilişkisi gibi. Burada Cemşit Asya'yı daha fazla seviyor ve onu kaybetmemek için her türlü fedakarlığı yapıyor. Günümüzdeki çoğu ilişkide de böyle değil mi? Eğer bir taraf daha fazla seviyorsa onun için her şeyi yapıyor, haklıyken bile özür diliyor, altan alması gereken taraf olmadığında bile altan alıyor ve bu da ilişkinin ömrünü uzatıyor. Çünkü her zaman işleri düzelten, çok seven taraf var burada. Kaybetmek istemeyen, ayrılmayı göze alamayan bir taraf. Filme de ben bu açıdan bakıyorum. Ve Cemşit'i bu kategoriye sokuyorum. Ama burada Cemşit'in fedakarlığını veya sevgisini değersizleştirmiyorum. Hatta filmin bu şekilde bitmesine çok seviniyorum, aksi bir senaryoda üzülürdüm.
Ama ilişkilerde de bir gerçek bu. Daha doğrusu benim gözlemlediğim durum bu.
İbrahim
2020-09-07T17:02:45+03:00Teşekkür ederim Reyhan, beğenmenize sevindim.
Reyhan Polat
2020-09-07T16:55:08+03:00Cemşit ismine hiç dikkat etmediğimi fark ettim filmde :) çok güzel bir eleştiri yazısı olmuş. Kaleminize sağlık.
İbrahim
2020-09-07T16:39:19+03:00Teşekkür ederim Vedat. Şiir eleştirisi hiç düşünmemiştin ama sen söyledikten sonra düşünmeye başladım.😊
Olabilir. İlişkiler çok komplikedir.
İbrahim
2020-09-07T16:36:59+03:00Teşekkür ederim @ Ayşe Yalçın.
İbrahim
2020-09-07T14:51:52+03:00Çok teşekkür ederim Sena.
Sena Türkmen
2020-09-07T14:43:59+03:00Çok içten bir yazı olmuş, elinize sağlık. :)
İbrahim
2020-09-07T13:26:18+03:00Teşekkür ederim.
-merve
2020-09-07T13:21:24+03:00Sevdiğim bir filmdir hocam, emeğinize sağlık. Güzel bir eleştiri olmuş.