seç içinden!

dersen

yatağımız merkez olmuştu

ve biralar 

artizan değil,

soğuk bir kıştı ama

eski sevgimiz vardı, yumuşaktı,

battaniyemiz olmuştu.

hem de 

senin ayaz kaçıran gamzelerin vardı,

benimse senim.

sabahlarımızı teninle yoğurduğum

aydınlık günlerin hatırasısın şimdi.

ben seçtim.

ama öyle ki 

pek güzeli

bu ülkenin güneyinde

ıslık çalacak erkekler tanıyorum.


seç içinden!

dersen

mesela borulardan akan

yağmurla çoğalan

eksiklerimiz,

yani

bacaklarının hiçbir çoraba yakışmadığı,

çırpılmış yumurta gibi hissettiren 

bakana kendini

esmer gölgeni seçtim.

ama öyle ki

pek güzeli

zamanın hep aynı yıllarına

ve hep sana gidecek erkekler tanıyorum.


eğer ki


seç içinden!

dersen

İsa'nın tam baktığı noktada

kıpraşan bedenlerimiz

ve orta yerinde tanrı evinin,

kozasından çıkmaya nazır organlarımız,

atan bir kalpten farksız

sonsuz ve güdümsüz bir öforyaya

hareket eden veya etmeyen şeyler

ve onun altındakiler

üstündekiler

katiyen banaldiler.

evren gözlerimize öyle hükmetmişti,

ama sen

öyle ki

pek güzeli

bir sandıkla seçilseydi tanrıça

seni iktidar yapacak erkekler tanıyorum.


işte

bir şehirden 

böyle nefret ediyor insan

ama

insan 

bir şehri de 

ancak

böyle seviyor