Kafam kesik kesik zonkluyor, duvarlar üzerime doğru geliyordu. Annemin silüet’i gözümde canlanırken "Yapma daha kaç defa öldüreceksin " diyen sesi kulaklarımda çınlıyordu. Ayağa kalkmaya yeltendim birden gözlerim karardı. Olduğum yere serildiğim anda aralıklı duran kapıdan onun sesini duydum.


 _ Doktor Bey kendine geldi mi Nurdan?

 _Yeni uyandı.

 _ Her şey yolunda mı? Hallettiniz değil mi ?

 _ Kolay oldu merak etmeyin.

 _ Nerede şimdi?

  _ Baştan ikinci odada.


  Ayak sesleri yaklaştıkça yüreğimin ortasını ateşleyen öfkeme rağmen onu görmek için sabırsızlanıyordum. Göz göze geldiğimiz o an üzerime çöken ürpertiyle silkelendim. 


 _Üşüyor olmalısın

 _Evet 

 _Geçer narkozun etkisindendir.


Anlamıyorum neden onu görmek için sabırsızlanıyordum diye yazıyorsun! Neden erkeğe bağımlı bir kadın yaratıyorsun? Nurdan’ın duygularını yok sayarak kendi arzularının keyfi için kaçıncı defa yediği bu haltı yanına mı bırakacaksın? Bunun gibi adamları bir tarafından asacağına senin yazdıklarına bak!

Yazar ben değil miyim? kalemimi istediğim gibi oynatabilir seni dilediğim gibi konuşturabilirim. Bu durumda seni hiç alakadar etmez. Bu mesele kahramanlarımla benim aramda. Senin görevin kurmacaya dahil olmak değil. Sen okura karşı olan anlatıcı sorumluluğunu layığıyla yerine getirmek için buradasın.

Neyin ne olduğunu bana öğretme sayın yazarım. İlk defa bu sorumluluğu alıyorum sanki.

E o zaman derdin ne senin?

Şimdiye kadar hep sustum ama artık yeter! Hep dram, hep ızdırap anlatmak istemiyorum. Bu mu senin dünya görüşün? Böylemi senin okura ulaşma isteğin? Sadece acı çekmek için gelmedi hiçbir kadın bu dünyaya. Tutunmak istiyorsan biraz daha gerçekçi ol.

Sen nasıl hesap sorabilirsin bana. Bir de kalkmış gerçeklikten uzak olduğumu mu söylüyorsun. Ne kadar komik duruma düştüğünü görebilseydin kapatırdın o çeneni. Farkında mısın, sen hala idrak edemedin buradaki konumunu. Tekrar söylüyorum beni iyi belle bu öykünün yazarı benim. Sende sadece ben yazdığım sürece var olabilirsin. Seni diri tutan da, sana hayat veren de, seni seslendiren de sadece benim. O nedenle buradaki i varlığını devam ettirmek istiyorsan şimdi bana itaat et ve işine devam et!


   Bana ne zaman veda edecek olsa siyah takım elbise giyerdi. Sesi buz kesiyordu. Cenazemi gömecek gibi durağanlaşmıştı bedeni. Yüzündeki tuhaf ifadede fırtına öncesi sessizlik hakimdi. Biliyorum birazdan yine hoşça kal diyecek sonra evine gidecekti. Sadece kendi vicdanını rahatlatmak için buradaydı. Narkozun etkisinden miydi ruhumdaki bu ıssızlık bilmiyorum ama içimden bir ses bu defa sona doğru yaklaştığımızı fısıldıyordu bana.


Yine aynı acıyı yaşatıyorsun. Bu kadınla derdin ne senin? Acıdan başka bir şey bilmez misin sen?


 Beni okura karşı depresyondaymışım gibi göstermeye kalkışma! Haddini aşıyorsun. Benim tek derdim seninle kılık değiştirerek şimdiye kadar sustuklarımı gerçek dünyaya aktarabilmek. Kendim olabilmem için bende eksik olan tek şey sendin. O sebeple seni anlatıcı olarak var ettim. Sende yerini bilecek öyle her şeye karışıp burnunu sokmayacaksın!

 

 Ne demek karışmayacağım içimi kararttın yeter, çok bunaldım. Bir kere sen ben olmadan nasıl yazacaksın bunu hiç düşündün mü? Kendini biraz bana bırak. İçinde sıkışıp kaldığın roller sana iyileştiremediğin yaralarını gösteriyor. Zihnin kapana kısılmış dünyanın ne kadar güzel bir yer olabileceğini göremiyor. Kendi yaralarınla yüzleşmenin zamanı gelmedi mi daha? 


 Kes artık sesini, duymak istemiyorum bu zırvalıkları. Hala idrak edemedin tekrar söylüyorum bu yapıtın yazarı benim. Burada yazacaklarım benim kararım ve sende benim kararlarıma uyacaksın! 


Yazdığın her cümleyle sessiz çığlık atıyorsun haberin yok! Söylediklerin senin gerçekliğini belirleme gücüne sahip. Sende bunu idrak et. Çünkü sen sadece yazmıyor elinle kaleminle ya da klavyenle bir eylem yaratıyorsun. Senin kendi karanlığında hapsettiğin yaralarına kahramanlarını harcayamazsın. 


Ne karanlığı ne yarası neler söylüyorsun sen. Her şey benim zihnimde diyorum ben neyi hayal edersem sen onu anlatıyorsun. 


Bu doğru fakat zihnimiz neyin gerçek neyin kurgu olduğunu bilemez. Sen neyi yazarak eyleme döküyorsan zihin onu gerçek olarak alır.


Öylemi diyorsun çok bilmiş. O zaman söyle bakalım, benim bir saat sonrasında ne hayal edeceğimi biliyor musun? Nereden bileceksin. Ben yazarsam ancak o zaman öğrenebilirsin. Ne demiş atalarımız "Gün doğmadan neler doğar". Dur bakalım hemen bu kadar umutsuzluğa kapılarak hakkımda peşin kararlı olma. Beklemediğin bir anda sana neler söyleyeceğimi tahmin bile edemezsin. Hatta şimdi kadının yüreğinin tam ortasında çakılı duran ızdırabı kaldırıp, ayaklarını yerden kesecek mutluluk yaşatabilirim. Adamı cebinden çıkardığı yüzükle kadının dizine çöktürebilirim. Anlaşıldıysa şayet burada hakimiyetin kimde olduğu şimdi susuyor ve benim yazdıklarımı anlatmaya devam ediyorsun.

   

  Ne olur bu defa gitme diye söyledim usulca arkasından. Cesaretim yoktu yüzüne haykırmaya. Kendim etmiş kendim bulmuştum. Müstahaktı bana terk edilmek.


Değişen bir şey yok işte! aynı dramı yazmaya devam ediyorsun. Sen kendi acılarınla yüzleşmeden iyi bir şey yazamayacaksın. Böyle sürdüreceksen ben daha fazla devam edemeyeceğim.


Anlamadım ne yapacaksın? Sen gerçekten çıldırmış olmalısın devam edemeyeceğimde ne demek. Girdik bir kere birlikte bu yola. Şimdi beni yarı yolda mı bırakacaksın? Hadi beni bıraktın diyelim ya Nurdan o ne olacak? Hiç mi merak etmiyorsun o ne zaman mutlu olacak diye. Dramdan başka bir şey yazmıyorsun diye suçluyordun beni. Kurmacaya müdahale etmeyi bırakırsan göreceksin ki çok yakında baharlar gelecek, sana söz Nurdan’ın da yüzü gülecek!


Bunu gerçekten yapabilecek misin?


Evet, ama senin de bana bir söz vermeni istiyorum. Birlikte yaptığımız bu yolculukta yeniden inşa ettiğim bu dünyadan ben bitti demeden sende hiç bir yere gitmeyeceksin!



                                         SÜMEYRA AĞAOĞLU