Eskiden çocukken en sevdiğim şey,
Gün batımına kadar çalışmak,
Gökyüzü turuncunun tonlarında dans ederken hayaller kurmaktı.
Her şeyin mükemmel, herkesin mutlu olduğu bir dünya yaratırdım,
Uçan atlar, kaydırakla bahçeye inilen evler,
Konuşan hayvanlar...
Senden sonra hayallerimi düşünüyorum da,
Sen,
Kaç atı infaz ettin?
Boyunlarına hissetmeyecekleri kadar ince ipler bağladın,
Kaç farklı ev inşa ettin?
Altı kaya, efendim,
Deprem lafı bile edilemez dediğin.
Altı kaya olan evler,
Boşlukta uçuyor,
Ufak bir harekette içindeki hayatlar deli gibi sallanıyor,
Sonra paramparça olup yok oluyor
Her hikaye...
Neden hikayeleri katlediyorsun?
Neden ellerinde infaz ettiğin atların ipi var?
Hayal kurmaktan alıkoyma.
Çocukluğu parçala,
Sonra renksizleşenleri yönet.
Bunun için mi?
Şimdi ben de hiçbir şey hissedemiyorum.
Yarım kalmış hikayeleri toparlamaya çalışıyorum,
Ve iyice savruluyorum.
Gölgelerin içinde kayboldum, içimdeki sesi susturdun.
Söylesene, neden hikayeleri katlediyorlar?
Sana soruyorum çünkü maalesef ki sen bilirsin...