Gecenin bilmem kaçıncı saati...
Uyku tutmaz şimdi.
Uyusam bile rüyalarım uyutmaz beni.
Kafamda dönen senaryoların herhangi biri...
Biz mi bize göre değiliz, yoksa aşk mı bize göre değil?
Ben mi bilmiyorum nasıl yaşanır, yoksa hayat bana mı değil?
İnsan anlamaz mı sevilmenin ne olduğunu?
Yoksa bilir de istemez mi tarafımdan sevilmeyi?
Oysa ben baksam gözlerine, kaybolurum.
Saçlarının her bir telini okşarım korkarak,
uçup gidecekmişsin gibi avucumdan.
Sıkı sıkı ama bir o kadar da nazik,
ellerini kenetlerim ellerime.
Ruhuna dokunurum.
Derinlerde bir yerde hissederim sıcacık varlığını,
kapkaranlık dünyamda loş bir meşale gibi.
Evet, meşale sevgilim...
Yanmaya bir o kadar korkan, titreyen bir ışık zarifçe,
umut veren kalbime hafif hafif,
yakmadan, kavurmadan içimi.
Tatlı tatlı yanan yüreğimde...
Sevgilim,
yıldızlar sönse bile şu fani dünyada,
Güneş bile ısıtmasa gezegeni,
aydınlatmasa bile sabahları,
bir gül dahi bitmese şu toprakta,
sen olsan da yitip gitsen bile...
Ben seni seviyorum sevgilim.
Ben seni seviyorum…