Kamyon çarpmış gibi olmak derler ya... Tam üstüne basmak istiyorum izninizle.
Konuya orta yerinden dalmak gerekti artık. Ölçüsüzce savunmak, amansızca haykırmak gerekti. Ne çok var etmişim olmayanı... Ne çok inanmışım bulutlara; sağanak sağanak yağdırmışlar, sırılsıklam olmuşum da ya Rabbi şükür, demişim. Niye bir çatı aramamışım, niye sırf inanç uğruna vazgeçmemişim, dedim. Sanki tüm etikler bana şartmış gibi yüklenmişim; öyle adanmış, öyle sadık... Aklım fikrimden onay almış, kalbimde mühürlemiş. Şirazesi kaymış dünyanın en tutarlısı olmaya saf bir niyet etmişim. Atılan tüm taşların yerine çiçekler ekmişim.
Onca çalıştırılan kurnazlıklara bugün bir aydınlık süzüldü panjurdan. En sevdiğim mevsim olan sonbahara bünyemdeki ilk ihanetimi sunarak gözümü ilkbahara açıyorum. An itibarıyla, bugünü hiç unutmamak kaydıyla son samimiyet kırıntılarımı denkleştirdim, buraya bırakıyorum. Müsvedde bir defterin kuytusuna saklamadım cümlelerimi, kasten günlük başlığında birleştirdim. Hissetmekten, inanmaktan ve savunmaktan katiyen mahcubiyet duymuyorum.
Bileği kuvvetsiz olan mı ruhu yavan olan mıdır güçsüz? Tanımlarınızın hedefi olarak ne düşündüğümden hiç kaçmadım, işte buradayım. Sahiplenmek, tasmalamak değil ardında durmayı bilmekse sözün, evet, buradayım. Baş koymaktan vazgeçtiğim eğri yollar bana çıkmasa da olur. Benim anladığım bu. Benim bildiğim bu. Mevsim değişti, yağmur durdu, bu kız güneşi kalbinde buldu.
Üzgünüm, belki dünyanın en akıllıca stratejisi ile duramadım karşınızda ama gün sonunda bende kararı kalbim verirken sizde kararı akıl veriyordu. Bir gün aynaya bakacağız, ben bir çehre göreceğim, siz ise pişmanlık. Zannediyorum ki yaşam bir tribün değil, ben de bir oyuncu değilim. Uzlaşamadık, haliyle inkar isyanın önüne geçti, kabullenmediklerinizin efendisi oldunuz. İsyan inkarı bastırsaydı belki kararlarınızın merdi olurdunuz. Unutmadan ilave edeyim: evet, ben çok değiştim. Kalbimi, ruhumu, mevsimimi yeşerttim. Bana rengi, size dikeni kaldı. O halde iyi seyirler...