1. Dile ayn-" fütâde dîde-i pür-âb olur mâni Acebdir kim beni gark etmege girdâb olur mâni


2. Salâh-" kârdan mestân-" ak"nrâh" dîgerdir Mürûr-" ketî-i câme pül-i mihrâb olur mâni


3. Beni tecrîd etdi sâhil-i deryâ-y" vahdetden Acebdir vakt olur kim matlaba esbâb olur mâni


4. Sabâh-"feyzdir rûendir sürme-i gaflet Demi yokdur cilâ-y nûr-"çeme hâb olur mâni


5. Çeken Mansûru dâr-" vahdete havf-" alâ’ikdir FerâI-" güft ü gûya kesret-i ahbâb olur mâni


6. Tahammül eyle sûz-"aka terk-i girye k"lGâlib Fürûg-"em’e zîrâ zerre mikdâr âb olur mâni



1. Beyit

Dil: lisan, gönül, kalb, niyet, yürek

Fütâde: mübtelâ, biçare, zavallı, düşkün, aşık, tutkun

Dîde: göz

Pür-âb: güzel

Aceb: şaşma, hayret

Gark etmek: kaplama, sarma, boğma

Girdâb: suların dönerek aktığı tehlikeli yer, anafor

Mâni: engel olan

Girdâb da dalga gibi denizin bir parçasıdır. Aşığın gönlünün coşması girdâbın şiirlerdeki karşılığıdır.

Denizde tufan kopması, aşığın denizde gark olması sık rastlanan durumdur. Gerçek anlamda insanın denize gark olarak ölmesi olumsuz bir durumken, tasavvufta arzulanan bir durumdur. Allah’a kavuşmayı, kurtuluşu simgeleyen önemli bir aşamadır. Tufanlı deniz aynı zamanda bu dünyayı da simgeler.


1. Beyitin Çevirisi

Gönüle ayrı engel olur; mest eden yaş dolu gözleri

Gözdeki yaşların bu girdâbın beni boğmaya kalkmasına şaşılır mı ?


2. Beyit

Salâh: düzelme

Kâr: iş, güç, amel, kazanç

Mestân: sarhoşlar

Mürûr: geçme

Câme: elbise, giysi

Pül: köprü

Mihrâb: imamın namaz kıldırdığı ye


2. Beyitin Çevirisi

Sarhoş olanların elde ettiği kâr kazanç başkadır

Yürür gider o temiz iffet timsali elbiseli bize mihrâb olur


3. Beyit

Tecrîd: yalnız bırakma, soyutlama, dünya alakalarını kalpten çıkarıp Allah’a yönelmek

Sâhil: kıyı, akarsu kenarı, kişneyen, at kişnemesi Deryâ: deniz, bahr

Vahdet: Allah’ın birliği, bir olma, birlik olma Vakt: zaman, vakit

Matlab: istek, konu, mesele

Esbâb: sebepler

Âşık eğer vahdete ulaşmak istiyorsa, aşk denizine dalmalıdır.


3. Beyitin Çevirisi

Beni yalnız bıraktı vahdet birlik deniz kenarından o tapılası güzel Bir zaman yaratana kavuşmaya talip olana engel olmasına şaşılır mı ?


4. Beyit

Sabâh: gün doğmasına yakın vakitten, öğle vaktine kadar olan zaman Feyz: ölmek, ilim, şan, şöhret, suyun taşıp akması, bereket

Rûen: satırlar

Sürme: kirpik diplerine sürülen bir çeşit siyah madde

Gaflet: dikkatsizlik, dalgınlık

Dem: kan, nefes, soluk, ağız, nazar, vakit, koku, içki

Cilâ: parlaklık

Nûr: aydınlık, ışık

Çem: naz ve eda ile salınarak yürüme, mâna, salınma, süslü Hâb: uyku, rüya


4. Beyitin Çevirisi

Sabah ilham aydınlık verir gözdeki mahmurluğa gaflete Öyle bir dem yoktur nur gibi aydınlatan uykusuz bırakan


5. Beyit

Mansûr: yardım edilen, zafere ulaşmış Dâr: yer, yurt, ev, mekân

Havf: korku

Alâ’ik: alâkalar

Güft: dedi, söyledi, söz, kelâm Gûya: sanki

Kesret: çokluk, bolluk Ahbâb: dostlar

Hallâc-ı Mansûr Hazretlerinin îdâmına sebep olan, halktan uzaklaşması olmuştu. Görüştüğün kişileri arttırırsan, ya dedikoduya konu olursun ya da dedikodu edenlerden.


5. Beyitin Çevirisi

Mansuru dar ağacına çeken, birlik inancında bulunmasıdır!

Dostların çokluğu dedikodusu varlığın birlik inancına engel olur



6. Beyit

Tahammül: yüklenmek, sabretmek Sûz: ateş, yakma

Girye: gözyaşı

Fürûg: ışık, parıltı

Zerre: en küçük parça, azıcık

Mikdâr: derece, değer, miktar

Âb: su


6. Beyitin Çevirisi

Ey Galib! Tahammül et tüm sıkıntılara, akmasın gözyaşların Öyleki keskin berrak görüşe gözdeki bir damla yaş bile engel olur . Gaflet sürmesiyle, ölü olan sabahın aydınlığıdır. Ancak gözlere aydınlık veren bu cilâya uyku mani olur. Geceden sabaha, durağanlıktan harekete, karanlıktan aydınlığa ölümden hayata geçişin zamanıdır. Bu zaman dilimini gaflet sürmesine benzetilmektedir. Bu dalgınlıktan uyanıklığa geçiren sürmesine engel olan uyku halidir.