Kesif bir soğukluk odanın duvarlarında
Lâkin fiziken olmayanından
Yaklaşık on beş ton olan
Her bir kurşunun hissettirdiği.
Mütemadiyen yaptığı bir şeydi bu iş.
Uzun zamandır bir telaş hâkimdi zihninde;
Kimdir müsellah?
Sanırım müsellah, dedi.
Kırmızı veya yeşil küçük bir butona
Zarafetle basarak,
Binlerce kilometre uzaktan.
On binlerce canı yok oluşa iten.
Bu kadar az olamazdı, müsellahlar.
Ya hakikati perdeleyenler.
Müsellahtı onlarda, hemde en kavi olanlarından.
Müsellahlıkları ise ruhu, bedende mahpus kılmalarından.
Peki, karşı dairenin sahibi olan dilbaz.
Her doğru sözü, ifsat etmeden bırakmaz.
Saymaya devam edecekti ki,
Bilmem kaçıncı alarmı,
Saatin sekize çeyrek kala olduğunu
Ve mesaiye kırk beş dakikası kaldığını
Bir zabitin düdüğünü andıran sesiyle,
Kaldırdı yerinden.
Şöyle dedi, ani bir kararla
Kara harflerle temizlediği,
Beyaz sayfaya istifasını nakşederken,
Müsellah;
Doğruyu,
Hakikati
Ve ruhu öldürendir.