I.
Turgut Uyar, "Palyaço" şiirinde şu dizeleri söyler:
"Yazdım yazmasam ağlayacaktım"
Ben de yazacağım çünkü yazmasam ağlayacağım.
Ve göğüs kafesimdeki her bir kemik bu acı için yeterince güçlü değil,
Değilmiş bunu fark ettim.
Bunu çocukluğumun kahramanı olan insanı kendi ellerimle toprağın altına gömünce fark ettim.
II.
Nefesinizin sizin için artık bir yaşam kaynağı olmadığını ne zaman anlarsınız? Ne zaman hissedersiniz ciğerlerinize çektiğiniz her nefesin
Akciğerlerinizi bir mızrak gibi delip geçtiğini...
Omuzlarından inmediğiniz adamın yüzüğünü, saatini ve kolyesini ufacık dandik bir poşette kapkaranlık bir yoğun bakım ünitesinin önünde önünüze koydular mı?
Ya da domino oynamadığınız için pişman oldunuz mu biriyle?
Ayakkabıları, kıyafetleri ve hayatı paylaştığınız birinin bütün eşyalarının size kalması kahretti mi sizi?
III.
Bana Ahmet Kaya dinlemenin alelade bir şey olmadığını öğreten,
Her şarkısında ayrı sanat, ayrı bir yaşanmışlık olduğunu gösteren adam!
Bir baba nasıl anlatılabilir ise bir acı bu kadar anlatılamıyor...
Kimse senin kadar güzel Türk sanat müziği söyleyemeyecek
kimse senin kadar iyi yüzemeyecek
ve kimse senin kadar tanıyamayacak İstanbul'u.
IV.
Gedik Paşa yokuşundan inerken duyduğum çekiç sesleri
Artık senin var olmadığın gerçeğini bir kere daha vuracak yüzüme.
Hani o çok sevdiğin şarkı var ya tam olarak öyle oldu.
"Yaşadın birkaç bin yıl acılara tutunarak"
Sen acılara tutundun ben sana.
Şimdi kime tutunacağım onu düşünmek zorundayım
Ve bu zorunda olmalar mahvediyor beni.
V.
Yani benim aslan babam;
"Yare ağlar güler uçtum yarı yolda yorgun düştüm" anlayacağın.
Sen kaybolmayan bir adamsın,
Altı çizili ve kalın yazılmış bir roman gibiydin.
Hep yanımızdaymışsın gibi canlı kalacak bütün benliğin.
Silinmez adam, hoşça kal.