İnsan

bir yanılsamalar

bütünüydü

bir keresinde

anlamsız çıkışlar,

yaz yağmurunu andıran

tükenmez iç bunaltıları...


Suya değen karnının

ürpertisiydi sessizlikler,

omuzlarını titreten

titreten

ve silkindiren

bir tedirginlik.


Ellerinde

sefer tasları

telaşla yürüyen bir adamın

-esmer yüzlü bir adamın-

bilinmez efkarına

bulanmış eşyalar,

babalar her zaman

neden burun solumasıydı

yemekten sonraları?


Ezberlenmiş kelimelerle

atardık kendimizi

sayfalara

bilmediğimiz ağaçların kokusuna

gitmediğimiz tepelerin manzarasına

ulaşıp

giz cümlelere bir tane daha

ekleriz sandık

aydınlıktayız derken

şimşeklerin şavkını

gördük karşıda.


Hınzır inatlara savrulup

bir çocuğun hevesini bıraktık

tedirgin ellerin kıyısında...