Aynadan kendimi izliyorum, boş bakışlarla. Sanki bir yola çekiliyorum; yeşillik ama bir kayboluş kadar karanlık. İğrenç bakışlarım üzerimde geziniyor. Baktıkça günahlarımı görüyorum ve çirkinleşiyorum. Ruhum dökülürken işte gerçek beni görüyorum: karanlık ve kanlar içinde. Kendimi yaralıyorum, kanım aktıkça karanlığa bürünüyorum. Bir günah gibi akıyor, öyle sıcak. Kimim ben? İçimdeki bunlar kim? Aynada yüzlerce yüz; hepsi izliyor beni ve sesler duyuyorum: "Öldür, sev, nefret et, aşık ol, kullan, öl, yaşa." Susun artık! Ben neden ben olamıyorum? Şimdi elimde her bir benin kanı. İşte hepsini öldürdüm, tek tek, zevkle. Çıplak yürüyorum, bir masumiyet simgesi adeta. Her adımda akan damlalar toprağa gömülürken bir huzur hissediyorum. Ormanın muhteşem kokusu ve günahlarımın pis kokusunun karışımı. Yürüyen bir ölü ben, beni takip eden onlarca kişi, belki gölgeler. Öldürdüğüm onlarca ben yeniden doğuşun heykelleri. Ben yok olmaya yürüyor, neden öldürmüyorum beni? Bırakın ellerimi, izliyorum kendimi. Öyle tiksiniyorum ki, öyle seviyorum her beni. İşte elimde çiçek, görüyorum yatan cenazelerimi. Nefretim bir bana ayna ve ölüm. İşte batıyor güneş.
Sınırda Disosiyotif
Yayınlandı