Zekai: Selami hoş geldin.
Selami: Hayırlı işler amirim.
Z: Oğlum amirim deyip durma bak!
S: Kızma amirim.
Z: Bak! Neyse! Ne getirdin bakalım emniyetimizin postacısı?
S: Şu büyük zarftan geldi. Korhan komiserimin adına yine. Adamın hayranı galiba haftada bir gönderiyor.
Z: Ver bakayım.
S: Haydi selametle Zekai amirim.
Zekai zarfı alır, şöyle bir inceler. Diğer iki zarfın üzerine koyar. Üçünü de alır ve Korhan komiserin odasına doğru ilerlemeye başlar. Kapının önünde biraz durur, derin bir nefes alır ve kapıyı çalar. İçeriden tok bir sesle ‘Geel!’ diye bağırır Korhan. Zekai kapıyı yavaşça açar; Korhan, Hakan ve Mustafa ile konuşmaya devam eder.
Korhan: Tamam siz çıkabilirsiniz. Evet Zekai?
Z: Komiserim hoş geldiniz tekrar. Nasıl geçti tatil?
K: Yok be Zekai. Tatil bana göre değil oğlum, bir kez daha anladım. Aklım buradaydı sürekli. Asıl siz ne yaptınız ben yokken? Elindekiler neymiş, ver bakalım.
Z: Komiserim yokluğunuzda çok sıkıcıydı burası. Bunlar adınıza geldi, beklettim ben de buyrun.
Korhan üç büyük sarı zarfı alır, incelemeye başlar. Hepsinin üzerinde farklı yazı karakterleriyle aynı isim ve adres yazmaktadır. Korhan Kanca, Üsküdar Emniyet Müdürlüğü. Gönderen kısmı boştur. Korhan, Zekai’ye ilk hangisinin geldiğini sorar ve ilk gelen zarfı mektup açacağı ile dikkatlice açar. Zarfın içinden dörde katlanmış kalınca bir kağıt çıkar. Korhan, çocukluk alışkanlığı, kağıdı koklar. Bildiği kokular çalınır burnuna. Biraz kağıt, biraz ter ve yapıştırıcı kokusu. Kullanılan kağıt yapıştırıcının markasını bile bulur kokusundan. Katları açmaya başlar yavaşça. Katları açtıkça çeşitli renkler kendini gösterir. İlk kattan sonra bir kolaj mektup olduğunu anlar. Komiser iç güdüleri ve izlediği filmler bir şeyler hatırlatır ona fakat çok bulanıktır bu anılar. Açtıkça hafif bir toprak kokusu da gelir burnuna. Egenin serin sularından gelen bir toprak kokusu. Hafif yosunlu. Diğer katıda açar ve tüm renkler, tüm harfler, tüm kelimeler ayyuka çıkar. Dikkat kesilir. Bir mektup olduğunu anlar ama anlam veremez. ‘Akşam saatleri. Kanepenin köşesine dayanmış, ayaklarımı uzatmışım.’ diye başlıyordur ilk mektup. Sonra anlamlı olduğu kadar anlamsızca küresel ısınmadan dem vurulmuştur. Ve asıl dikkatini çocukluğundan bahsetti kısım çekmiştir. Aklında bir sürü soru vardır. Zekai, Korhan’ın meseleyi ciddiye aldığını ve yeni bir işin başına geçtiğini tavırlarından anlar. Korhan artık yeni bir soruşturmaya başlamıştır. Çekmecesini açar. Bir çift deri eldiven ve iki delil torbası çıkarır. Eldivenleri takar ve diğer iki mektubu torbanın içine koyar. İlk mektubu ve zarfını Zekai’ye uzatır diğer torbanın içine koyduktan sonra ve kriminal analizini yaptırmasını emreder.
Zekai torbaları alıp hızlıca laboratuvarın yolunu tutar. Korhan, Zekai’nin arkasından bağırır.
—Zekai! Orta türk kahvesi!
—Tamamdır komiserim!