Bir sokakta başlar her şey, çıplak inşaatın temeli burada atılır. Çıplak diyorum çünkü ördüğüm duvarlar, sürekli nemli ve soğuk. Belki de bu yüzdendir öksürüklü boğaz halim, tütünden değil ya.
Uyandım. Gecenin esrarengiz sesi daha yeni yeni raks ediyordu kulaklarıma, henüz kuşlar nimet arayışına çıkmamışlardı. Pencereyi araladım, soğuk. Nefes alırken bir insan nasıl olur da yalnızlığı solur ciğer tabyalarında? Ne için yaşıyorum? Pek bir anlamı yok, ellerime bulaşan mürekkep ve kan daha da anlamsızlaştırırken kendimi. Bir battaniye bulup hemen sarmaladım kaskatı bedenimi, balkondaki gemiye oturdum. Sandallardan korkuyorum. Sabah saat 5.47. Eskizlerime seni anlatıyorum. Kaç sene geçerse geçsin, anlatmaktan da geri durmayacağım. Bu da benim zaafım olabilir, belki bir durakta karşılaşır ve sana...
(Yazar burada ne anlatmak istediğini söylemiyor)
Güneş doğduğunda yarı baygın haldeydim. Seyrekleşen saçım kaç senenin hüznünü çalıyordu telleri ile? Üflenen bir çalgı aleti gibi, hisli ve derbeder haliyle dalgalanıyordu, denizlerde boğulan balıklar gibi. Balkon şairliğim her zamanki gibi yazılan her yazıya bir imge ekleyerek kendini belli etmişti. Burası neresi bilmiyorum. Kaçıp, geldim bu sokağa. İnsanların benim dilimi bilmediği, kapımın çalınmayı unuttuğu bir mahaldeyim. Bu halimden memnun muyum? Bilmiyorum. İlmek ilmek kaygı işliyorum zamana. Hastalıklı bir ruh gibi bu koltuklara yapıştım Zahide.
(Zahide kim bilinmiyor)
Bu bir mektup değil, güncelerime ne ad verirlerse o olacak günün birinde. Ben sokak yarası diyorum, çünkü sokaklar arasında geçiyordu ömrüm. Her gün sınıflaşan insanlara boya atmaktan ellerim kanıyor, eskizlerimde yer ediniyordu. Sadece ayakkabı boyamıyordum, boyadığım şey bir tuvaldi. Affet beni, insanların ayaklarının altına sanat verdim. Onlar ise, eskitip attı.
(Yazar 'sanat sanat içindir'e gönderme yapıyor)
Eskiden olsa şapka yapar, yüceltirdim sanatı! Şimdilerde çöküşteyiz ben ve Hery gibi. Yemek yemekten başka bir şey yaptığı da yok. Onunla Nagoya'da bir sokak arasında tanıştık, o asil sahibinden kaçıp bir çöp konteynerine sığındı.
(Köpek ya da kuş adı hery) Değişemedim, hala nerede bir yardım çığlığı duysam. Kalbim sıkışıyor, titreme alışkınlığım nüksediyor. Ellerim uzanıyor deve kanı ile.
(Deve kanı beyin hastalıklarda kullanılabilir, yazar burada kapalı bir imgeyi benimsemiş)
Bir sokakta başlıyor her şey, çıplak kaldırımların çocuklarla dolması gibi neşelendim. Neşe diyorum, çünkü kalabalık olmak, hissetmek hep neşe veriyor bana. Bir başkasına değil ya!
Bıraksalar beni akşama kadar yazabilirim Zahide, lâkin aç kalmamak için, burada keşfedilmemek için farklı sokaklarda nimet arayışına çıkma vaktim geldi. Bu mektup eline ulaştığında belki bedenen çökmüş, bitâp düşmüş, ihtiyarlamış olabilirim. Belki de burada yakılır, toprakla karışma hayalim gerçekleşmeyebilir. Lâkin şunu bil ki seni her daim sev...
(Günce burada kesiliyor, devam edecek.)